menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aşk, Rüşvet, Küllük

42 1
30.11.2025

Yazıya ‘ayakkabı kutusu’ ya da ‘lüks saat’le başlasam herkesin aklına belli bir gösterge, 17 ve 25 tarihleri, ‘kumpas’, ‘sıfırlama’, ‘senin önüne yatarım’, ‘faturası var’ gibi bir dizi ayrıntı gelecek.

En iyisi bir Orhan Veli şiiriyle başlamak.

TAHATTUR

Alnımdaki bıçak yarası

Senin yüzünden;

Tabakam senin yadigârın;

“İki elin kanda olsa gel” diyor

Telgrafın;

Nasıl unuturum seni ben,

Vesikalı yârim?1

Bu şiiri yıllar boyu kırgın bir aşkın unutulmaz dizeleri olarak anımsayıp okuduk. Bıçak yarası var, armağan var, yadigâr var, unutmama var, çağrı var… Bu arada, ‘Tahattur’ sözcüğünü merak edenler için Nişanyan Sözlük’ten aktaralım: Hatırlamak, yad etmek.

Kısacık şiirde bir bütün geçmiş, aşk, özlem ve ayrılık adına neredeyse her şey var. Sanki Orhan Veli, İstiklal Caddesi boyunca bir zargana yürüyüp Lambo’nun Meyhanesi’ne gitmiş, orada adına yazılı telgrafı meyhaneci Lambo’nun elinden almış ve ilk kadehin getirdiği efkârla bu şiiri döşenmiş… Fiyakalı olurdu ama dönem farkından kaybederdik.

‘Tabakam senin yadigârın;‘ dizesindeki ‘tabaka’ üzerine dönüyor aslında bütün hikâye. Bir ‘ayakkabı kutusu’ kadar olmasa da 1940’larda dile düşen bir sözcük olarak ‘tabaka’ büyük gürültü çıkarıyor. Bizim aşk şiiri diye okuyup yad ettiğimiz dizeler de, bir derginin daha ilk sayısında kapatılmasına neden oluyor.

Beyazıt Camii’nin önündeki Küllük Kahvesi’ne gidip gelinir ve oradan mezun olunurdu. Eğitimciler kadar öğrencilerin, yazarlar kadar şairlerin gidip geldiği kahvenin akşamlarına işçiler ve gurbetçiler konuk olurdu.

Edebiyat Anıları’ndan öğrendiğimize göre “Orayı ilk keşfeden Abidin Dino idi. Abisi Arif Dino ile buranın eski gediklisiydiler. Onlar, özellikle Abidin Dino günde sekiz-on kez buraya gelir giderlerdi. Küllük Kahvesini büro gibi kullanırlardı.”2

Suat Derviş, Güzin Dino, Muazzez Kaptanoğlu (Aruoba), Cahit Uçuk, Neriman Hikmet, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Zahir Sıtkı Güvemli, Ali Nihat Tarlan, Mahmut Yesari, Peyami Safa, Osman Cemal Kaygılı, Arif Dino, Asaf Haslet Çelebi, Abidin Dino, Fikret Adil, Rıfat Ilgaz, Suphi Taşhan, Samim Kocagöz, Hasan İzzettin Dinamo, Arif Damar, Sait Faik, Neyzen Tevfik, Deli Salih, İlhan Berk, A. Kadir, Burhan Arpad, Nuri İyem, Agop Arad, Orhan Veli, Cahit Sıtkı, Reşat Nuri Güntekin, Reşat Ekrem Koçu, Necip Fazıl, Mithat Cemal Kuntay, Ahmet Muhip Dranas, İbrahim Çallı, Niyazi Berkes, Şevket Rado, Adnan Adıvar ve daha ismini sayamadığımız nice kişi Küllük’e gidip gelenler ve müdavimler arasında yer almaktadır.

Attila İlhan’ın sanatçı ve edebiyatçıların Küllük’te toplanma nedeni olarak Beyoğlu’na nazaran Beyazıt’ın daha ‘ucuz’ olduğu iddiası vardır.

Ama değinmeden etmeyelim, Küllük Kahvesi için en önemli gözlemi Neriman Hikmet aktarır. Neriman Hanım bilindik edebiyat, sanat, meraklılar, akademisyenler, müdavimler dışında insanlardan bahseder ve Küllük’ün akşamlarına dair gözlemlerini aktarır:

“Küllük’ün gece hayatını bakırcılar yaşar. Küllük gece oldu mu, artık bambaşka bir hüviyete bürünür. Tıpkı........

© Diken