Bilim iletişimi üzerine aldığım mentorluk eğitimi, bu köprünün yapı taşlarını yeniden gözden geçirmemi sağladı. Bilgiyi aktarmanın yalnızca "doğruyu söylemek" değil, aynı zamanda anlamlı kılmak, bağ kurmak ve toplumla aynı frekansta konuşmak olduğunu bir kez daha öğrendim.

Bu süreçte fark ettim ki, bilimsel bilgiye sahip olmak yetmez. O bilgiyi ne zaman, nasıl ve kim için anlattığımız belirleyicidir. Çünkü bir çocuğun gözünde merak kıvılcımı yakmakla, bir karar alıcının zihninde politika değişikliğine ilham vermek aynı değildir. Ama ikisi de bilim iletişiminin alanına girer.

Mentorluk boyunca sadece yöntem değil, yaklaşım da kazandım. Empati kurmayı, karşı tarafın bilgi düzeyini, ihtiyaçlarını ve hatta önyargılarını hesaba katmayı öğrendim. Bilimin nötr görünse de toplumsal, kültürel ve duygusal katmanlara çarptığında nasıl dönüşebileceğini deneyimledim.

Bir bilim haberini yazarken, artık sadece “doğru mu?” sorusunu sormuyorum. “Kimin için doğru?”, “Neyi........

© CNN Türk