Kürt gerçekliği, judenrat, sömürge ötesi mesele...
A.Öcalan beş başlık boyunca (1, 2, 3, 4, 5) temel bir tartışma yürüttükten sonra Kürt gerçeğine geri döner. Bu dönüşü sert ya da soft olarak tartışmak yerine tarihsel referanslar ve son yüzyıldaki somut gelişmeler, hatta son 15 yıl bile çok öğretici, üzerinden bakmak daha hakiki sonuçlar verecektir.
Bu bölümde de iki temel başlığın altı çizilebilir bence. Birincisi Öcalan’ın Kürt tarihine dair yorumları ve bakış açısı. İkincisi de judernat metaforu ile ifade ettiği durum.
İlk olarak, Öcalan’ın bir tarih okuması var. Savunmaları boyunca ortaya çıkardığı ve Kürt tarihini değerlendirdiği bir hat da var. Bu politik raporda da topluma değil, kendi örgütüne seslendiği dikkate alınmazsa sahici bir tartışma imkânı kaçar.
Bunun yerine dar, tepkisel bir refleks hasıl olur.
Kasım Engin’in “Tarih Şimdidir” kitabı bu manada tartışmaları daha anlaşılır kılabilir. Öcalan’ın tarih okumasına dair geniş bir perspektif içerir. Hatta genel olarak PKK’nin tarih anlayışını da ortaya koyan en geniş çalışmadır.
Kitap, Kürt siyasal aklı ve tarihini iki temel çizgi üzerinden formüle eder.
Bunlar “Direniş çizgisi” ile “İhanet/işbirlikçi çizgi”dir.
Direniş hattının mayası kendini savunma, kültürünü koruma, birlik olmadır. Diğer çizgi ise çıkara dayalıdır. Bir ölçüsü yoktur.
Kürtler antik köklerinden modern ulusal hareketlerine dek sürekli bir meşrutiyet arayışında oldular. Mesela Öcalan’a göre, Magamoni’yi anlamak, (Perslerin Kürt aydın ve ileri gelenlerini katletme süreci) Kürtlerin kendi kimliklerini yeniden inşa etmesinin anahtarıdır ve derslerle doludur.
Özellikle 19.yy’da başlayan kimlik krizi, bugüne kadar büyük bocalamalarla sürdü. Sonuç olarak her dönemde bir iç bölünme görürüz. Bu iç bölünme bir dış baskı ile iç içe ilerler. Yani ihanet ve inkâr at başı gider.
Bu iki çizgi diyalektik olarak Kürtlerin her dönemde kaderini belirledi.
Engin, uzunca her dönemdeki gelişmeleri bu iki hat üzerinden inceler ve anlatır.
İkinci başlık da judenrat…
Judenrat kavramı etimolojik olarak Judas ile bir bağı olmalı. Judas, İsa’ya ihanet ederek Romalılara satan havaridir. Judenrat ise modern judaslik hali. Biri tekil, diğer çoğul düzeyde halkına karşı gelmeyi işaret ediyor.
Buradaki durum Kürt varlığının tarihsel olarak yok sayılması ve hiçleştirilmesidir.
Aşağıda kısmen aktaracağım ama bu kavramın çağrıştırdığı birçok şey var.
Mesela Osmanlı’da kapıkule zihniyeti ilk akla gelen olabilir. Fransızlar sömürge bölgelerinde yerel halktan seçtikleri kişiler ile kendi halkını ezen yapılar oluşturmuştu, “Indıgenat” deniyordu bunlara, yani yerli memurlar. Cezayir’deki yerel kabile şeyhleri ile iş birlikleri bunlar sayesinde oldu biraz. Fanon kendi gerçekliğine sırt dönmeyi “siyah derisine beyaz maske takan” olarak formülize etti.
Nazi kamplarında “Kapo” sistemi de judenrat kadar trajiktir. Kapo sistemi, kamp içinde hatta odalarda yer alan Yahudilerden kişilerin iş birliği ile diğerlerinin bastırılması, ölüme gönderilmesi ve eşyalarına el konulması idi.
İngilizlerin geliştirdiği Zamnidar sisteminde İngilizler adına vergi topluyordu yerli toprak sahipleri. Yakın tarihte Nazi Almanya’sıyla iş birliği yapan Vichy hükümeti yeterince ibretlik değil midir? Malum kendi vatandaşlarını Nazilere teslim etti. Yine Nazi döneminde Norveç'te Nazi işbirlikçisi Vidkun Quisling'in adından yola çıkarak siyasete giren ve vatansever görünen ama işgalcilerle işbirliği yapan liderleri tanımlayan “Quisling” kavramı ortada duruyor
Sepoy zihniyeti ya da Sepoylaşma… Bu kavram da son derece günceldir. Hindistan’da kendi halkına karşı dış güçlere, sömürgelere hizmet etmeyi ifade eder kısaca.
Yani tarihte içsel gardiyanlar, kapolar, kültürel likidatörler, yerli mandarinistler diyebileceğimiz birçok örnek ve yapı var. Öcalan bu “siyasal protez” durumlara eleştiri getirmektedir.
Başlıkla ilgili detaylara geçersek,
Bu bölüm, önceki dört bölüm tartışmasını zemin yaparak Kürt ve Kürdistan gerçekliğine gelir. Kürt halkının tarihsel varlığı, sömürüsü, yok sayılması ve özgürlük mücadelesine dair analiz yapar Öcalan.
Bu bölüm, 27 Şubat açıklamasında da ifade edildiği üzere bir doğuş, var oluş ve yeni bir paradigmaya geçiş evresine dair tezlerdir. Bir önceki bölümün devamı olarak “modernite ile birlikte bitmiş bir gerçeklikten” bahsedilir.
Kürt ve Kürdistan gerçekliği
1. Özetle bu bölüm, Kürt varlığının var-kalma mücadelesini üç diyalektik halka etrafında özetleyen bir ideolojik oto-monografidir: (İdeolojik oto-monografi: bir kolektifin/yapının kurucunun kendi gözünden ve belirli bir ideolojik çerçevede ayrıntılı olarak çözümlendiği metin türü)
Öcalan üç diyalektiği şöyle kurar:
a)Yok sayılmaya karşı direnişle geri dönüş,
b)Reel sosyalist kriz ve sonrasına dair demokratik modernite ile cevap,
c)Dışarıya yani gaflet, ihanet ve inkara karşı içeriden komünal inşa…
Öcalan, güncel tarih yazımına itiraz ederek Kürt kimliğini ontolojik güvenceye alıyor, aynı anda mevcut örgütsel formların ötesine geçecek bir post-PKK kurtuluş evresi kurguluyor. Böylece geçmişin inkârını bertaraf eden “diriliş anlatısı” ile geleceğin komünal inşasını aynı ideolojik hizada buluşturuyor, buluşturmayı amaçlıyor.
2. Yine bu başlığın en önemli ana tezlerinden birine değinilir.
PKK'nin tarihsel misyonu olan varlık bilincini tanımlayan ve sınırlarını yani “özgürleşememe” eksenini çizen bir bölüm ve açıklama görmekteyiz. Öcalan burada bir yüzleşmeye gider ve son yüzyıl şahsında 50 yıllık mücadelenin geldiği aşama açısından geriye dönüp baktığında kaçan fırsatları, mücadele yerine tercih edilen iş birlikleri ile yüzleşir. Tam da PKK’nin fesih kararında olan bitene dair radikal çerçeveler ve eleştiriler sunar. Çünkü özgürleşme sorunsalı sadece devlet ve saldırıları, reel sosyalizm tıkanmaları değil, aynı zamanda Kürtlerin kendi duruşları ile de ilgilidir.
3. Kürtlerde hala gerçeklikten "kaçış" olduğu, sağlıklı kimlik/kişilik geliştiremedikleri eleştirisinin nedeni bu. Kendine özgü bir önderlik tarzıyla bu kaçışı durdurmaya ve Kürtlere gerçekliklerini kabul ettirmeye çalıştığını belirtiyor. (Bunun hala anlaşılmadığı eleştirisi de var)
4. Ayrıca PKK’nin Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin varlığını hem kanıtladığı hem de yenilmez kıldığı ifade edilerek bu parti öznelliğinin altı kalınca çizilmekte, diğer örgüt ve yapıların bunu başaramadığı ifade edilmekte ve demokratik ulus ile komünalite temelli özgür toplum vizyonunu geleceğe yönelik bir yol haritası olarak öne çıktığını belirtmektedir. Dil, araştırma, kültür kurumlarıyla........
© Bianet
