Bir isyan ateşi yakanların kitabı....
Geçtiğimiz pazar günü Belçika’da demokrasi, özgürlük ve halkların eşitliğinden yana dostlarımızla müstesna bir etkinlikte beraber olduk. Bundan tam 53 yıl önce 12 Mart faşizminin vahşetine kurban verdiğimiz üç fidanın en yakın yoldaşı Atilla Keskin, "Biz Bir İsyan Ateşi Yakmıştık - Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler" adlı kitabının sunumunu yaptığı toplantıda, bizleri başta Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan olmak üzere 68 kuşağıyla tekrar buluşturdu.
Yıllardır Belçika'nın medya ve sanat dünyasına büyük katkılarda bulunmuş olan değerli dostlarımız Erdinç Utku ile Serpil Aygün, bu buluşmayı organize etmekle, yıllardır Ankara rejiminin baskısına rağmen özgürlük ve demokrasi mücadelesine yurt dışından katkı sağlamaya çalışan farklı kuşaklardan devrimci ve demokratlar arasında diyaloga büyük katkı sağlamış oldular.
Bu toplantıda, 70'li ve 80'li yıllarda Belçika radyo ve televizyonlarının Türkçe yayınlarında sesimizi duyuran Nazım Alfatlı, yıllardır şiirlerinde duygularımızı paylaşan şair-yazar Nihat Kemal Ateş, Deniz Gezmiş'in yaşamı ve mücadelesi üzerine Aşk Olsun Çocuk adlı muhteşem bir belgesel fotoroman yaratmış olan görsel sanatçı Ali Cabbar ile birlikte olmak, onun Deniz'in yoldaşı Atilla Keskin'le kucaklaşmasını görmek benim için son derece duygulandırıcıydı...
Ankara'daki Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) davasında sıkıyönetim mahkemesinin idama mahkûm ettiği 18 genç devrimci arasında Atilla 4. sırada yer alıyordu. Ancak o dönemde Meclis çoğunluğuna sahip Demirel liderliğindeki Adalet Partisi'nin amacı 27 Mayıs darbesinden sonra idam edilmiş olan üç kişinin, Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan'ın intikamını almaktı... Bu nedenle Askeri Yargıtay üç devrimcinin idamını onaylayıp 15 gencin cezalarını müebbet hapse dönüştürdüğü için Atilla da hayatta kalabilmişti.
60'lı mücadele yıllarında Deniz Gezmiş, Cihan Alptekin ve İbrahim Kaypakkaya'yı yakından tanıdığım halde Atilla Keskin ile hiç karşılaşmamıştım. Kendisiyle ilk kez sürgünde karşılaşmış, Belçika'da kurulmuş olan Kürt televizyonu Med TV stüdyolarında sık sık bir araya gelmiş, Almanya'da Avrupa Sürgünler Meclisi (ASM)'nin kuruluşunda da birlikte olmuştuk.
Pazar günkü toplantıda da belirttiğim gibi, Türkiye'de gençliğin sol devrimci mücadeleye aktif katılımı 1968'den çok önce, 1962'den itibaren Türkiye İşçi Partisi saflarında başlamıştı. Ben İzmir'deki ilk örgütlenme çalışmalarında yer aldıktan sonra genel merkezde görev üstlenmek üzere 1963 'te İstanbul'a geldiğimde, Türkiye İşçi Partisi'nin gençlik kolu sadece üniversitelerde değil, işçi semtlerinde de örgütlenme sürecindeydi. Dahası, gençlik kollarının genel başkanlığını da genç Kürt yoldaşımız Ali Yaşar üstlenmişti.
Türkiye İşçi Partisi'nin 1964'de yapılan 1. Büyük Kongresi'nde gençlik kollarının genel yönetim kurulunda temsil edilmesi de önce karara bağlanmış, ancak bazı yöneticilerin sonradan itirazı üzerine geri adım atılarak bu karar iptal edilmişti.
Kongrede fikir işçilerinin yönetim organları seçimlerinde emekçi kesimden sayılmamasına olduğu gibi gençlik kollarının de genel yönetim kurulunda temsilinin engellenmesine de itiraz ettiğimiz için gençlik kolları genel başkanı Ali Yaşar ile birlikte partiden ihraç edilmiştik.
Buna rağmen, 1965 seçimlerinde genel yönetmeni olduğum Akşam gazetesi gibi, üniversite gençliğinin büyük bölümü de Türkiye İşçi Partisi'nin kampanyasını destekliyordu. 18 yaşındaki Deniz Gezmiş de bu kampanya sırasında TİP'in Üsküdar ilçesine kaydolmuş, sorumluluklar üstlenmişti. 1964 yılında ODTÜ'ye kaydolan Atilla Keskin de aynı yıl Türkiye İşçi Partisi'ne........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein