menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İki yabancı

15 0
07.05.2025

Viktorya Çağı İngiliz toplumunun gündelik hayatı alabildiğine biçimsel bir davranış ahlakıyla kuşatmıştı: Hangi sınıfın saten giyebileceği, hangi sınıfın kâğıtla kumar oynayabileceği, zar ve barbuta kimlerin talim edeceği, bir doktor veya avukatın hangi sınıftan müşterileriyle yemek yiyebileceği hep kurallara bağlanmıştı

Kadın-erkek ilişkileri oldukça muhafazakâr/sınıfsal bir dengeye dayanmaktaydı. Alt ve orta sınıftan kadınların mal mülk edinmesi yasaktı. “Jane Eyre” romanının yazarı Charlotte Bronte, 1854 yılında evlendiğinde kitaplarının telif gelirlerinin tümüyle kocasına geçmiş olduğunu fark edip hayal kırıklığına uğramıştı. Viktorya Çağı’nın koyu muhafazakârlığı evlerin iç dekorasyonunda abartılı bir rahatlık görüntüsüyle yansıdı: Bol vatkalı, pamukla doldurulmuş koltuklar, kalın perdeler, normalden iki üç kat kalınlıkta halılar tüm evlerde dekorasyonun ana unsuruydu. Muhafazakârlık o dereceye vardı ki, kimi evlerde piyanonun bacaklarına kumaş bile sarıldı.

KARL MARX VE NAMIK KEMAL

İşte böyle bir dönemde, 1867 yılında, Namık Kemal Paris’ten Londra’ya geldi ve Soho semtindeki Dean Street’te bir eve taşındı. 1840 yılında geldiği Londra’da sürgünde yaşayan Karl Marx da aynı sokaktaydı. Her gün yürüyerek British Museum’un kütüphanesine gidiyor, akşam geç saatlere kadar ekonomi politiğin eleştirisi üzerine çalışıyordu. Yine o yıl, yani 1867 de “Das Kapital”in ilk cildini bitirmişti.

Bu evde büyük sıkıntılar yaşamıştı, maddi geliri çok azdı ve altı çocuğundan üçünü kaybetmişti. Namık Kemal üç yıl kaldığı Londra’da Hürriyet Gazetesi’ni çıkardı. Charles Dickens, Victor Hugo, Alexandre Dumas gibi yazarları okur, Shakspeare’in oyunlarına giderdi. Ama aynı sokakta oturduğu Marx’dan hiç bahsetmedi. Acaba Marx kütüphaneye giderken ya da gelirken hiç karşılaştılar mı? Selamlaştılar mı?
Namık Kemal üç yıl sonra İngiltere’den ayrıldı. 1888 yılında Sakız Adası’nda 48 yaşındayken zatürreden vefat ettiğinde, Salah Birsel’in demesine göre, elinde Victor Hugo’nun Sefiller romanı vardı. Odada beş lamba ve 14 mum yanıyordu.

Dedektif romanları ve polisiyeler neden 19 uncu yüzyılda ortaya çıkmaya başladı ve neden daha önceki yıllarda yoktu?

Bu yüzyılın başlarında sanayi kapitalizmi kendi ekonomik, siyasal ve kültürel etkinliklerini biçimlendirdi ve güçlendirdi. Bunu yaparken “kendi........

© 9 Eylül Gazetesi