Sıradan insanların gözünden bir Milli Mücadele romanı
Hemen her eserinde Ege ve İzmir'in insanını, bölgenin kalbi İzmir'in semtlerinin, sokaklarının kokusunu hisseder, oralarda yaşayan, mutlu - mutsuz ömür süren eski yeni halklarının kalp atışını duyarsınız. Bu anlamda Ahmet Büke için "Yüreğini Ege'ye ve İzmir'e teslim etmiş bir yazar" nitelemesini yapabiliriz rahatlıkla. Ancak yazar, bu sevginin pek karşılıklı olmadığından dert yanıyor. Onunla hem yeni romanı Kırmızı Buğday'ı hem de Türkiye'nin güncel ve tarihsel meselelerine İzmir ve Ege'den bakmanın ne anlama geldiğini konuştum...
TARİH VE EDEBİYAT İLİŞKİSİ
Yakın tarih çok yoğun bir biçimde Kırmızı Buğday'ın merkezinde duruyor. Edebiyatçının tarihsel gerçeklere bağlı kalmak gibi bir yükümlülüğü var mı?
Ben öz itibariyle bir hikaye anlattım, tarih kitabı yazmadım. Bu romanda da bir hikaye var. Tarih bunun bir fonu. Tabii ki kitabımdaki tarihi meseleleri iyi anlatmaya çalıştım. Aktardıklarımın gerçeklere uyması için de ayrı bir çaba gösterdim. Ama sonuçta bir kurmaca bu.
Kırmızı Buğday,'ı benzer eserlerden ayıran özelliği nedir?
Aslında Milli Mücadele, Kurtuluş Savaşı çok anlatıldı. Önemli bir farkla!.. Bugüne kadar o yıllarda yaşananların neredeyse tamamı, bir münevverin, toplumun önde gelen insanlarının, seçkinlerinin, zenginlerinin, karar vericilerinin, büyük rütbeli bir komutan ya da paşanın gözünden anlatıldı. Bense o sancılı yılları, baldırı çıplak köylünün, reayanın, en alt tabakadakinin zihninden aktardım. Çünkü o yılların... yani Birinci Dünya Savaşı'nın da Kurtuluş Savaşı'nın da insan kaynağı köylü. O insanların savaşlarda kırıldığı, ekin başakları gibi biçildiği bir dönem. Kimse o dönemi, o insanların yaşadıkları üzerinden, onların belleğinden görmemişti. Varsa bile ben rastlamadım.
Bu önemli bir yenilik!..
Ben onu yapmak istedim açıkcası. Zaten o insanlar biraz da benim mensubu olduğum sınıfın insanları. Benim köylerimin, benim dağlarımın ve ovalarımın insanları.
Konumuza dönersek kurgu ile edebi eser arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?
Romanın tarihi doğru aktarmak gibi bir görevi tabii ki yok. Bence bir tek görevi var romanın, ya da daha kapsayıcı olması için kurmacanın diyelim; Roman kendi anlattığı evrenle uyumlu olmalıdır. Yarattığı ve yaratıldığı evrende tutarlı olması. Ben Kırmızı Buğday'da hiç olmamış bir Kurtuluş Savaşı'nı da anlatabilirdim. Mesela Deli İbram'da kullandığım denizcilik kavramları, terimleri tamamen o roman için kurgulanmış da olabilirdi. Hasılı anlattıklarım, o yarattığım evren içinde tutarlıysa mesele yok.
Bu ülkede yazdığı roman yüzünden vatan haini ilan edilenler de oldu sanki!
Dahası roman kahramanlarının bile yargılandığı zamanlar oldu. O saçmalıkları daha da yaşayacağız gibi görünüyor.
İZMİRLİLİK FİKRİ GELİŞMEDİ MAALESEF
Bir zamanlar Türkiye'nin ikinci büyük şehri olan İzmir, Kırmızı Buğday'ın bir kahramanı gibi. Ancak o günlerden bu yana bu şehir sürekli geriledi, İzmirliler de bunu kanıksadı sanki. İzmir'i çok seven biri olarak bu konuya dair fikriniz nedir?
İzmir, kendi dışındaki dinamikler yüzünden de geriledi. Öncelikle bunu kabul etmek lazım. İstanbul'un çok büyük bir çekim merkezi olması mesela. Sadece İzmir'i değil bütün Anadolu'yu soğurması. Aslında bu süreç Türkiye'deki iktisadi çarpıklığa güzel bir örnektir. Mesela İstanbul'un ülke nüfusunun yüzde 25'ini barındırması ve yurdun tüm iktisadi gücünün yüzde 70'inin bir metropolde toplanması son derece tehlikeli.
Neden?
Öncelikle iktisadi strateji nedeniyle. Öte yandan ulusal güvenlik açısından da son derece riskli. Düşünün bir savaş çıktı ve İstanbul tahrip edildi. Ne olur Türkiye'nin hali?.. Ama İzmir'in geride kalmasının bambaşka sebepleri var.
Mesela?
Tüccarlarını, zenaatkarlarını, farklı mesleklerdeki ustalarını, o büyük insan kaynağını savaşlar sürecinde ve sonrasında çok hızlı bir içimde kaybetmiş. Bu yüzden belki İzmirlilik fikri burada pek kökleşmemiş. Ben bunu kendi yaşadığım tecrübelerden de hissediyorum. Mesela ben kalemi elime aldığım günden beri İzmir'i yazıyorum. Roman ve öykülerimde hep İzmir'in tarihini, İzmir'in semtlerini, sokaklarını, yeme içme, yaşama kültürünü, yaşantısını işliyorum. Fakat beni Türkiye'de en az okuyanlar da İzmirliler. Bunun mantıklı bir........
© 9 Eylül Gazetesi
