SONSUZ
Elim ayağıma dolandı valla. Düş mü görüyorum nedir?
Masal kahramanı mıyım yoksa? Bir varmış bir yokmuş. Develer tellal imiş, pireler berber imiş. Bir taşra gazetesi varmış Karadeniz'in kıyıcığında. Daha yeni. Bikaç gün önce. "Asırlık yayın" rütbesi almış. Halen ayaktaymış ve ikinci yüz yılına başlamış.
Ve ben... Bu ikinci dönemin ilk köşe yazısını yazıyormuşum?
Kaç faniye nasip olur bu kardeşlerim?
Bir biliminsanı yarın sabah erken kalkıp zaman makinesini icat etse ne, etmese ne artık? Bir asır öncesinden gelip, bir asır sonrasına gidiyorum işte...
***
Bir biçimde bu güzide camianın içinde oldum hep. Ön tarafı denize nazır evimizin arka balkonu doğrudan Yeşilgiresun Matbaası'na bakıyordu. İlkokul çocuğuydum, elbette ayırdında değildim o günlük-tatlı telaşın, ama Öğütçü ve Ekmekçi aileleri sıkı dosttu. Matbaaya girip çıkabiliyordum rahatça.
Yazarların, muhabirlerin ve........
© Yeşilgiresun
