menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

O Hazin Hafta

29 13
05.11.2025

Yazıma bir uyarı ile başlayacağım. İşine gelmeyen eleştiri yapıldığında rahatsız olanlar, bu yazıyı okumasınlar. Gerçekle işi olmayıp tiyatro yapanlar yazımı sevmeyecek. Çok ağır konuşacağım, uyarıyorum!

29 Ekim haftasını geçtik. Onur ve gurur dolu gerçek bir bayram. Asılan bayraklar... Coşkuyla kutlayışlar... Canım Atamızın fotoğrafları her yerdeydi. WhatsApp grupları coştu, konserler verildi. Meyhanelerde bile keman ve bol rakı eşliğinde marşlar okundu. Ve bitti gitti.

Şimdi yaz kışa döndü. Ekim kasıma bastı. Beş gün sonra canımız, değerlimiz, Atamızın ölüm yıl dönümü. Benim konuşma zamanım geldi. 10 Kasım 1938’de Atamızın aziz vücudu toprak olmuştu, fakat Türkiye Cumhuriyeti ve Atamıza duyduğumuz sevgi ilelebet payidar kalacaktı. Ruhu ciğerimize sinmişti bir kere. Her birimiz ondan bir parçaydık. Peki ya şimdi. O ruh nerede?

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde, Türk’ün en büyük görevinin bağımsızlığını ve Cumhuriyetini sonsuza kadar korumak olduğu vurgulanır. Ülkenin iç ve dış düşmanların tehdidi altına girebileceği, orduların dağılabileceği, yöneticilerin gaflet ya da delalet içinde bulunabileceği belirtilir. En zor koşullarda bile amacımızdan şaşmadan, inançla, kararlılıkla mücadele etmek ve vatana sahip çıkmak gereğinden bahsedilir. Mustafa Kemal Atatürk, Türk’ün bu mücadele gücünü, damarlarındaki asil kandan, yani kendi öz varlığından alacağını net bir şekilde söyler.

Nutuk‘un minik bir kısmı olan bu hitabe, vefat ettiği andan itibaren vasiyet olarak kabul........

© Yeniçağ