menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çernobil metaforu

55 36
13.07.2025

Çernobil dizisini izleyenler bilir. Sovyetler Birliği egemenliğindeki dönemde Ukrayna'nın Pripyat şehrindeki nükleer enerji üreten tesisin dört numaralı reaktörü patladıktan sonra, bürokratik-ideolojik zırvalıkları yüzünden yangın tamamen kontrolden çıkıp felaketin boyutu taban erimesi tehlikesine kadar yayılır. Taban erdiğinde tüm nükleer zehir yeraltı sularına karışarak çok geniş bir bölgeyi sonsuza kadar kurutacak, yaşanmaz hale getirecektir. O sebeple yangının bir şekilde kundağında boğulması gerekmektedir ancak felaketi önlemenin tek bir yolu kalmıştır: kurban vermek! Artık öyle bir safhaya gelinmiştir ki, bu aşamada yangına müdahale edecek kişiler, ya hemen ya da radyasyona maruz kalacakları için ‘eriye-sürüne’ ölecektir.

Gorbaçov başkanlığındaki ‘kızıl hükümet’ maden işçilerini ölümcül mesaiye ikna etmek üzere bir bakan görevlendirir. Bakan, kem küm ederek durumu anlatmaya çalışır. Dizinin trajikomik sahnelerinden bir bu bakan-işçi diyalogunda ortaya çıkar. Beceriksiz hükümeti temsil eden ve felaketin boyutu karşısında dilini yutmuş bir “ebleh”* tiplemesiyle Sovyet bakanı ve alın terlerinden, verecek canlarından başka şeyleri olmayan müdarasız işçilerin riyasız dürüstlükleri!

Başka seçenekleri olmayan işçiler bir intihar mangası karalılığı ile dört numaralı reaktörün altında tünel kazmaya başlarlar. Yani Çernobil reaktörünü bir kaleye benzetirsek, buradaki maden işçiler dört numaralı kulenin altına lağım atan ve patlasa da patlamasa da ölecek olan düşmanın önüne sürülmüş masum........

© Yeniçağ