‘Our Boys’dan ‘Good Boy’ hafifliğine!
45 yıl önce bir 12 Eylül günü Türkiye’de olup biteni merak eden zamanın ABD devlet başkanına CIA görevlisinin merak etmemesini işin başındakilerin “our boys” (“bizim çocuklar”) olduğunu söylediği rivayet edilir. Şimdiki ise naklen yayınlandı ve tahtında oturup tebasına esip gürleyen “padişahımız” havalarındaki Erdoğan’ın ABD başkanı açısından “good boy”( iyi çocuk”) olmakla onurlandırılacak “çapta ver ağırlıkta” bir “şey” olduğunu gördük. Kral çıplaktı!
“Az gittik uz gittik, dere tepe yol gittik” ama yoksa 45 yıl sonra gene aynı yerde miyiz? Hem hayır hem de evet!
Hayır, çünkü doğuşundan “bağımlı” ilişkilerin içine hapsedilmiş olsa da “yerel sermaye birikim süreçleri”, Anadolu’yu sürekli daha geniş ve daha derinden içererek kendisini büyüttü! Evet, çünkü “bağımlılık” gerçeğinin niteliğini de sürekli yeniden üstelik derinleştirerek ürettiği bir alan içinde kalmaya devam ediyor.
Üstelik, her gün her saat TV’lerde “padişahım sen yaşa!” diyerek hoplayıp zıplayan şarlatanlar bu aşağılanmadan epey mutlu olduklarını arsızca yazıyor, birbirlerine sırıtarak TV ekranlarında tekrarlayıp duruyorlar.
Orta Doğu yeniden yapılandırılıyor
Orta Doğu’nun ABD-İsrail ve AB’nin ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırılmasında vurucu güç olarak yolu açan İsrail, başlattığı yolda ilerlemekte zorlandı. İktidar ve zirvesindeki Erdoğan tam da bu zorlanmanın bir sonucu olarak ABD’nin kendisine verdiği İsrail’in yamaklığını sevinçle kabullendi. Ve, hızla Suriye’nin sömürgeleştirilmesine girişildi.
Türkiye’nin “devlet aklı” Suriye’nin etnik ve inanç zenginliğini kendisinin tek bildiği olan özel bir devlet yapısına, yani “Sünni-Arap” tekçi kalıbına sokmayı hedefledi. IŞİD-El Kaide kökenli çeteler zaten böyle bir hedefe uygun yapılardı, dolayısıyla domatesle salça kolayca anlaşıverdiler.
Gelin görün ki, Suriye’nin toplumsal gerçekliğinin tarihsel ögeleri olan Dürziler, Arap Aleviler, Hristiyanlar, laik Sünni Araplar ve Kürtler o “yok edilme” ya da “köleleştirilme” dayatmasına karşı kendi varlıklarını dayattılar, dayatıyorlar.
Kullanışlı bir alet olarak öne çıkarılan HTŞ’nin yetmezlikleri ortaya çıkıp işlerin çatallandığı noktada, çözüm gücü olamayacağı anlaşılan Erdoğan, ABD ve İsrail tarafından kendisine sınırlarının gösterildiğini acaba anlamazlıktan mı geliyor?
“Good boy” güzellemesi yaparken muhatabını hem aşağılayan hem de onurlandıran bir yüksek konumdan konuşan Trump yakında ilk yurt dışı gezisini yapacağı Orta Doğu’da BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan’a gidecek. Önceden başlanıp yarıda kalan İsrail’le bu devletimsi “şeylerin” ittifakını netleştirilmeyi hedeflediği anlaşılıyor. Gazze’nin boşaltılıp İsrail tarafından ilhakının da cebe atılmak isteneceğini tahmin etmek zor değil. Aynı gezide, İran’a yönelik hamlenin şimdiki “baskıyla diz çöktürme” aşamasına güç verilecek ve oradan bir sonuç alınamazsa devreye girecek silahlı müdahalenin zemini oluşturulmaya çalışılacaktır.
Öyle görünüyor ki, Türkiye Halep ve kuzeyindeki bölgeye doğru itiliyor. Orada da Kürt bölgelerinin hariç tutulacağı ve üstelik Afrin’den zorla göç ettirilen Kürt nüfusunun memleketlerine yeniden döneceği anlaşılıyor. Elbette, bu durumlar kalıcı değil, şimdiki güç dengesinin dayatmalarının zorunlu yönelimleridir. Sonrasında neler........
© Yeni Yaşam
