Büyük dönüşümü ıskalamamak
“Büyük bir dönüşümün eşiğindeyiz. Dünya dönüşüyor. Dönüşmeyen aşılıyor. Türkiye Kürt barışıyla büyük dönüşümü karşılıyor. Hem dünyadaki gelişmeleri hem de Kürt-Türk ilişkilerinin güncellenme girişimlerini içeren yeni diyalog sürecini büyük dönüşümün parçaları olarak okuyabiliriz.”
Geçen haftaki yazımızda böyle bir saptama yapmıştık. Bu hat üzerinden devam edelim. İnsanlık tarihinin farklı parametrelerinde büyük dönüşümler yaşanmış. Uzun süreli tarihe de yön veren büyük dönüşümlerdir. Neolitik devrim, Antik Yunan demokrasisi, Roma’nın göçlerle yerle bir olması; hakeza Batı Aydınlanması, Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali, Ekim Devrimi, savaşlar, göçler ve yeni ideolojilerin ortaya çıkması büyük sıçramalara neden olmuş, dönüşmüş, dönüştürmüştür.
Dönüşüm bugün de kesintisiz sürmektedir. Savaş, kapitalizm, kentleşme, hastalık ve ekolojik krizlerin kıskacında ekonomiler, siyasetler, kültürler; dinler, devletler, partiler; uluslar, sınıflar, kimlikler büyük dönüşüme tabi tutulmaktadır. Dönüşümün tarihsel ve konjonktürel eğilimlerini, öznelerini ve hedeflerini ön görmek zorlaşsa da kimi ipuçları veriyor. Dönüşüme hangi öznelerin yön vereceği sorusu temel gerilimlerin merkezini oluşturuyor. Yeni güç ilişkilerinin, yeni dostlukların ve düşmanlıkların kalbi tam da bu merkezde atıyor.
Mevcut koşullarda popülist özneler dönüşümün en güçlü ağlarını elinde tutuyor. Çağımızın süper-hegemonyaları popülist rejimlerin kurduğu ağlarla konsolide oluyor. Türkiye, İran, Arabistan gibi yarı-çevre ülkeler ile Mısır, Tunus, Libya, Azerbaycan gibi çevre ülkeler, ara sıra lokal krizler çıkarsalar da genel olarak sisteme entegre olma eğilimindeler.
İdeolojik olarak ikinci dalga popülizm büyük dönüşüme damgasını vuruyor. Post hakikat teknikleriyle tahkim edilmiş yeni dalga popülizmin önceki dönemden temel farkı, devlet aygıtıyla tamamen iç içe geçerek, devlet örgütlenmelerini........
© Yeni Yaşam
