menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sapkınlığın normalleştirilmesi

18 1
17.11.2025

7 Ekim sonrasında İsrail eliyle ortaya koyulan soykırımın sadece askeri düzlemle sınırlı kalıp kalmadığı hep bir tartışma konusu oldu. İsrail, soykırımı sadece Gazze’de sergilediği bombardıman üzerinden mi yapıyordu yoksa daha sofistike yöntemlerle bu soykırımı tahkim edecek bir tavır mı sergiliyordu? Hiç kuşkusuz, bir terör devleti pratiği gösteren İsrail, sadece 7 Ekim sonrasında değil Nekbe’den bu yana Gazze ile sınırlı kalmayacak ve elindeki kapasiteyi Filistin’in bütününe teşmil edecek bir soykırım ve baskı politikası icra ediyordu. Bunun en açık kanıtı, Gazze’de açlık ve kıtlığa maruz bırakılan kitleler ölümle yüz yüze gelirken Filistin’in diğer yerlerinde de sistematik bir işkencenin sürmesiydi.

Son yıllarda insan hakları izleme örgütleri eliyle yürütülen çalışmalarda ortaya çıkan tabloya bakıldığında, İsrail’in bir insanlık suçu işlediğine dair bolca kanıt var. Hatta 2024 itibarıyla İsrail, Filistinlilerin tutulduğu hapishanelerde insanlık dışı eylemlere imza attığı gerekçesiyle uluslararası basında gündem oldu. Daha önceleri insan hakları örgütleri ile gündeme gelen bu tartışmaların somut bir belge ile kanıtlanması ise geçtiğimiz günlerdeki bir paylaşım ile söz konusu oldu.

İsrail’deki Sde Teiman askeri hapishanesinde Filistinli esire tecavüz edildiği görüntüleri medyaya yansıdı. Eski Askeri Başsavcı Yifat Tomer-Yerushalmi’nin basına sızdırdığı bu belgeler sonrasında, tecavüzcü askerlerle ilgili bir süreç işletildi. Fakat ilginç olan bu görüntüler nedeniyle askeri başsavcıya baskı yapılması ve hemen ardından kadın başsavcının istifa........

© Yeni Şafak