menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ateşkesin gölgesinde infaz: Saleh Al Jafarawi

9 0
15.10.2025

​Filistin coğrafyasında cereyan eden trajedinin boyutları, konvansiyonel savaşın yıkımını aşan, daha karmaşık ve sinsi bir mekanizmayı işaret ediyor.

Gazze'de tesis edilen ateşkese rağmen, barışın sürdürülebilirliğini tehdit eden örtülü bir şiddet dinamiği işlemeye devam ediyor.

Filistin toprağının asırlık yarasında açan yeni acının adı: Saleh Al Jafarawi.

Filistinli gazeteci Jafarawi'nin, ateşkesin ardından gayrimeşru silahlı unsurlar tarafından şehit edilmesi bunun en son ve sarsıcı delili...

Bu olay, İsrail'in Gazze'den fiziki çekilmesine rağmen, "terör ihracı" stratejisinin vekâleten devam ettiğini gösteren çarpıcı bir vakadır.

Gazze'de ilan edilen ateşkes, Saleh Al Jafarawi'nin susturulan sesi ile paramparça oldu. Bu kısa süreli sükûnet, sadece yeni bir tuzağın perdesiydi; zira Al Jafarawi'nin yüzünde parlayan umut ışığı, ateşkesin ardındaki yerleşimci ve silahlı grupların hain pususunda söndürüldü.

Gazze'nin harabelerinde hala yankılanan bu son trajik olay, 'barış' etiketinin, bölgede devam eden zulüm ve kesintisiz tehdidi gizlemeye yetmediğini gösterdi. Ateşkesin kıymeti, bir Gazzelinin sönmüş sevinciyle ölçüldü.

Jafarawi’nin infazı, konvansiyonel savaşın soğuk enkazından çok daha sinsi, ruhun derinliklerine işleyen bir ihaneti fısıldıyor.

7 EKİM'İN COŞKUSU 9 EKİM'İN SÜKÛNETİ

Saleh Al Jafarawi, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda halkının vicdanıydı. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın direnişini, “onurlu bir başkaldırı” olarak, kalbinin tüm coşkusuyla duyurdu dünyaya. O an, işgalin prangalarından kurtulma rüyasının ilk kıvılcımını görmüş gibiydi.

İki yıl sonra, 9 Ekim 2025 gecesi Ateşkes ilan edildi. Saleh'in yüzü, Gazze semalarına nadiren uğrayan bir güneş gibi parlıyordu. İçi içine sığmıyordu; sanki bir bayram müjdesi taşıyordu ruhu.

Sokak sokak, kapı kapı dolaştı, yorgun Gazzelilere fısıldadı: “Bitti! Nefes alma vakti!” Yüzündeki o saf, çocuksu gülümseme, barışın ne denli büyük bir lüks olduğunu haykırıyordu.

​O, çok sevdiği dostu, meslektaşı Enes Şerif’in ve diğer şehit arkadaşlarının kanla bıraktığı bayrağı yere düşürmemişti. Onlar, sadece insan gibi yaşamak istemişlerdi; tarlalarda zeytin toplamak, çocuklarının kahkahalarını duymak, namazlarını huzurla kılmak...

Hiçbir "yasa dışı........

© Yeni Birlik