Nur Hizmeti ve Rahmi Erdem
Sözler!
Hiç beklemediği bir zamanda postacının getirdiği paketi açtığında, çok ihtiyaç hissettiği ama parası olmadığı için alamadığı kitap çıkınca sevincini, kitabın adını haykırırcasına yüksek sesle okuyarak ifade etti Rahmi Erdem. Ardından da haline şaşıran arkadaşlarına kitabın ehemmiyetini ve sevincinin sebebini anlattı.
Kitabı İzmir’deki bir kursta dinî eğitim gören dayısı Hafız Abdullah göndermişti. O gece sabaha kadar kitabı mütalaa etti. Sabah ezanı okunurken şevkle kalkıp abdest aldı, namazını kıldı. Dayısına teşekkür mektubu yazdı. Onun vesilesi ile Adana’daki Nur Talebeleri ile tanışıp Nur derslerini takip etmeye başladı.
Gurbetteydi, yalnızdı, fakirdi, çaresizdi. Daha onlar babalarını tanımadan, babaları Fehmi Bey de onlara doymadan ölünce kardeşi Şükrü ile birlikte yetim kalmışlardı. Zamanın zorluğu, şartların keşmekeşi ve istikbalin karanlığı içinde anneleri Ayşe Hanımın gayretleri, akrabalarının yardımları ile zorluklar ve yokluklar içinde büyümüşlerdi.
RİSALELERİ OKUYUNCA BEDİÜZZAMAN’I ZİYARET ETMEK İSTEDİ
Okula gitme yaşına geldiğinde Rahmi okumayı seçti. Şükrü de bir an önce meslek öğrenip para kazanarak hayata atılmak maksadıyla kamyonlarda, otobüslerde muavinlik yaptı, kısa zamanda araba kullanmayı öğrendi, imtihana girip ehliyet aldı ve hem geçimini sağladı, hem de Adana Ziraat Mektebi’nde okuyan ağabeyine yardım etti.
Okulu bitirip köyüne dönen Rahmi, ilk olarak kardeşi Şükrü’ye ve akrabalarına Risale-i Nurları tanıttı. Bu onun ilk tenvir hareketi idi. Risale-i Nur külliyatının diğer kitaplarını da temin etti. Risaleleri kardeşi ve akrabaları ile birlikte okudukça, idrakini kitapların müellifi Bediüzzaman Said Nursî’yi ziyaret etme iştiyakı sarınca harekete geçti.
Annesinden izin, kardeşinden para alıp Isparta’ya gittiğinde önce Tahirî, Zübeyir, Sungur ile tanıştı. Üstadın huzuruna çıktığı zaman heyecanı hat safhada idi. Şeair-i İslâmiye olan sarığı, cübbesi, kıyafeti dikkatini çekti. Hayranlıkla ahvalini seyretti, hürmetle elini öptü. Onun sorusu üzerine kendisini tanıtıp yirmi yaşında olduğunu söyledi ve taltifkâr sözlerine mazhar oldu.
“BABAMDAN DAHA MUHTEREM ÜSTAD BULDUM”
“Yetimliğim sona erdi, babamdan daha muhterem bir Üstad buldum.”
Böyle ifade etti içinde bulunduğu ruh halini. Askere gittiği zaman yapılan aramada çantasında Risale çıkınca askerî mahkemeye verildi ise de izine giden Ispartalı asker arkadaşı vasıtası ile hâdiseden haberdar olan Bediüzzaman’ın duası sayesinde ceza almadan o badireyi de atlattı. Bazı gazetelerin haberinden Bediüzzaman’ın İstanbul’da olduğunu öğrenince hafta sonu İstanbul’a giderek Piyer Loti Oteli’nde ziyaret etti.
Artık hayatında yeni ve Nurlu bir safha başlamıştı. Askerliği müteakip Ziraat Bakanlığı’na müracaat eden Rahmi, tayini Bitlis’e çıkınca, orayı mahrumiyet bölgesi addedip gitmek istemedi. Dayısının Bediüzzaman’ın o beldelerde doğup büyüdüğünü söylemesi üzerine Bitlis’e gitti. Köylerde vazife yaparken fırsat buldukça köylülerle risale okuduğu için Nurculuk propagandası yaptığı iddiasıyla mahkemeye verilip hapse atıldı.
Üç buçuk ay hapishanede yattıktan sonra tahliye edilen, ardından berat kararı verilen Rahmi Erdem’in, tayini Kastamonu’ya çıktı. Zübeyir Gündüzalp’in ‘paralanan paralanır’ şeklindeki telkinleri ve tavsiyeleri üzerine Kastamonu’ya gitmekten vazgeçti ve memuriyeti bıraktı. Şark vilayetlerinde Nur hizmeti yapmaya karar vererek Van’a gitti. Bir süre Nurşin ve Boyaoğlu Camilerinin meşrutalarında kaldıktan sonra küçük de olsa bir ev tutarak Van’da ilk Nur dershanesini açtı.
Şükrü Erdem
ŞARK VİLÂYETLERİNDE NUR HİZMETİ YAPTI, DAVALAR AÇILDI
Nur hizmetine hız kazandıracağı sırada ‘Risale-i Nur Sönmez’ kitabını sahiplendiği için hapse........
© Yeni Asya
