İhtiyaç ve iştiyak
İhtiyacın şiddetlenmiş hâline iştiyak denir. İştiyak bir şeye karşı çok kuvvetli arzuyu ifade eder. Bu arzunun peşinden, ister istemez gidilir. Hatta akla ve ihtiyara muhalif de olsa. İştiyakın da şiddetlenmiş hâli muhabbettir. Muhabbetin şiddetlenmiş hâli aşk ve aşkın şiddetlenmiş hâli incizab [bir şeyin câzibesiyle çekilme.] Meselâ, bir insan Cenab-ı Hakkın bir ikramı olan Risale-i Nur’daki Kur’ân ve iman hakikatlerine meyleder, okumaya başlar. Okudukça ihtiyaç hissetmeye başlar. İhtiyaç hissettikçe mevzuları araştırır, mevzular arasında muhakeme yapar, mevzuyla alâkalı sualler sorar. Sonra, iştiyak hâlini alır. İştiyaktan muhabbete sonra aşk derecesine sonra cazibe hâline gelir. Cazibe hâline gelince, artık onu bırakamaz, ondan vazgeçemez.
Bir şeye ilgi duyulması, değer verilmesi ve yönelmesi o şeye olan ihtiyaçtan dolayıdır: “Umûr-u mukarreredendir [kesin hükümlerdendir] ki; efkâr-ı âmmenin bir şeye verdiği mükâfat, gösterdiği rağbet ve teveccüh ekseriya o şeyin kemaline nisbeten değildir, belki ona derece-i ihtiyaç [ihtiyaç derecesindeki] nisbetindedir. Bir saatçinin bir allâmeden ziyade ücret alması bunu teyid eder.”1
Bir şeyin değeri ve kemali, ilgi ve teveccühle ölçülmez. Çok değerli ve kıymetli şeyler var ki insanlar bu değerli ve kıymetli şeylere ihtiyaç duymadığından ilgi göstermeyebiliyor.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri İslâm cemaatlerinin Kur’ân'a, gerekli rağbeti tam göstermeyip mübarek derecesinde kalmasını şöyle izah eder: “Eğer cemaat-i İslâmiyenin hâcât-ı zaruriye-i diniyesi bizzât Kur’ân’a müteveccih olsa idi, o Kitab-ı Mübin, milyonlarca kitaplara taksim olunan rağbetten daha şedid bir rağbete, ihtiyaç neticesi olan bir teveccühe mazhar olur. Ve bu suretle nüfus üzerinde bütün manasıyla hâkim ve nafiz olurdu. Yalnız tilavetiyle teberrük olunan bir mübarek derecesinde kalmazdı.”2 Dolayısıyla ilgiyle ihtiyaç arasında doğru bir orantı bulunur. İhtiyaç arttıkça ilgi de artar, ihtiyaç azaldıkça ilgi de azalır.
Temelde bu ilgisizlik ilim ve iman zaafiyetinden kaynaklanmaktadır. Zaten asrımızın en büyük manevî hastalığı iman zaafiyetidir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Eski Said dönemindeyken,........
© Yeni Asya
