Bir rüzgâr...
Geçmişim, geleceğim, yarınım, dünüm... Yormayan sevgilerden, açmamış çiçeklerden, yumurtadan çıkmamış kuşlardan kopup gelmiş bir nefha.. Mazide kaldığını düşündüğüm bir hissiyât…
Bir rüzgâra neler yüklenebilir ki. Sadece esiyor, bize değiyor ya da değmiyor ve geçiyor işte. Ne beklenebilir ki ondan? Müjde mi, kurtarıcı bir nefes mi, yoksa bizi bizden alacak bir koku mu?
Her şey niye hem bu kadar bildik hem de bu denli yabancı bilmiyorum. Bir yerde kalıveren hayat... Duruveren bir ân... Oraya kadar her şey normalmiş de orda pat diye duruyor gibi her şey. Beynindeki, zihnindeki, hafızandaki her tanıdığın şey boşalıyor da sen hafızanı yitirmişsin gibi bakıyorsun etrafına. O zamana kadar hiçbir şeyi tanımamışsın, kimseyle tanışmamışsın, hiçbir........
© Yeni Asya
