Eşyayı dahi incitme
Bir mektep düşününüz ki, eşyaya merhameti, ağaca saygıyı, taşlara edebi işlemiş olsun. İşte biz, o medeniyetin çocuklarıyız. Ve maalesef, o yüksek terbiyeyi kaybetmek üzere olan bir çağın ortasındayız. Bu topraklarda bir zamanlar, su içtiği bardağı öperek kenara koyan Mevlevî dervişler vardı. Onlar için bardak cam değil; nimetin şahidi, suyun hizmetkârı idi. Ormana girmeden evvel, genç fidanları ürkütmemek için baltanın sapına bez saran tahtacı dedelerimiz vardı.
Çünkü bir ağacı kesmek, ruhsuz bir odunu devirmek değil; yaratılmışa müdahale etmekti. Bunu ancak eşyanın da bir lisan-ı hâli olduğuna iman eden bir irfan kavrayabilir.
Bediüzzaman Hazretleri, “Eşyada tevfik-i ilâhî vardır” buyurur. Yani her eşya, hilkatin mizanına uygun olarak yerli yerindedir. Hiçbir taş, lüzumsuz; hiçbir ot, başıboş değildir. O hâlde insan, eşyaya nasıl hoyratça el sürebilir?
Her şeyin Allah namına var olduğu bir kâinatta, eşyaya........
© Yeni Asya
