“Hayatım roman”
Her insanın yaşaya geldiği bir hâli, kayda değer birçok ahvali var.
Hani, heybesi dolu, hayat serüveni yüklü olan kimseler “Hayatım roman” derler ya, işte öyle bir şey.
Kimler nasıl avlar zihne gelen dünlerin meselini, ne ile ifade edebilir onların misalini bilemeyiz; ama kast ettiğimiz şey, hayatın merhalesi.
Bir cihette, hayatın, hayat buluş evresi.
Oyuna doymayan çocukluk, ele avuca sığmayan gençlik, sözünün sohbetinin dinlenmeye başlandığı olgunluk çağı derken yaşlılık gelir, çalar kapıyı.
Yaşayan, yaşlanır.
Dünyada var oluştan, dünyadan yok oluşa uzanan; yok olmayıp, ötelere dair bir mutluluk umududur hayatın bu demleri.
Düğün gibi, bayram gibi; ruha safâ, seyran gibi…
Hayatı, hayatın safahatını kırık dökük birkaç cümleye sığdırmak ne mümkün.
Onu tarif için, tasavvur; tasavvur için de hayal dürbünüyle delip geçmek gerekiyor zamanı.
........© Yeni Asya
