Yaprağın düşüşü ve insan ömrü
Yaprağın düşüşü ve insan ömrü
AHMET CAN KARAHASANOĞLU
Yaşlılık, insanın soyuna boyun eğmesidir… Bir gün aynaya bakarsınız ve karşınızdaki sanki sizin yüzünüz değildir. Belki de o anki ruhunuza ait olmayan bir siz vardır aynada. Geçmişin façası gibidir her çizgi. Her iz, bir yara darbesi gibi hayatın şiirini fısıldar durur. Çocukluktan ergenliğe, oradan da yaşlılığa uzanan yolculukta, maskeden maskeye geçişinizi seyredersiniz. Bu kırışıklıklar, kendi yaşam öykünüzün notlarıdır bir bakıma. Ama kaç kişi dayanabilir o acı notları okumaya? Ne kadar tahammül edilebilir ki…
Evet, yıllar da aylar da günler de hızla geçmiştir. Zihin hep dönülemeyecek olana odaklanır; çünkü ulaşamadığı yerdir insanın cenneti. Oysa bellek hem cehennem hem de cennet tasviriyle doludur. Bir çocuğun parkta oynayışı, kahkahası, aynı anda rüzgârın yaprakları hışırdatan sesi… Hepsini izlersiniz; kedi de oradan size sürtünerek geçer. Capcanlı bir hayatın içinde yapayalnız bir yaşlısınızdır. Bu sahnedeki rüzgâr, kedi, yaprak, çocuk… Hepsi Allah’ın diliymişçesine bir şeyler anlatır. Aynı pınarın suyudur hepsi; yolları günün sonunda ayrılsa da. İşte bu yüzden hayatın tüm çelişkileri, dikkatle düşünüldüğünde, aynı yankının farklı izdüşümleri gibi görünür.
Yaşlılık belki de bilincin en berrak hâlidir. İnsan nihayetinde gövdesinin sınırlılığını inkâr edemez. O güç kaybı........
© Yeni Akit
