menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kapitalist Çürüme ve Devrimci Program İhtiyacı

11 0
31.08.2025

Kapitalist Çürüme ve Devrimci Program İhtiyacı

Türkiye’de Çoklu Krizler ve Birleşik Mücadele Üzerine

Türkiye ve dünya, kapitalizmin derinleşen krizlerinin sarsıntıları altında yaşıyor. Ekonomiden siyasete, toplumsal yaşamdan ekolojiye kadar her alanda kendini gösteren bu çoklu krizler, yalnızca geçici bir duraksama değil, sistemin tarihsel sınırlarına dayandığının ifadesidir. Bir yanda savaşlar, borç batağı ve işsizlik; diğer yanda kadınlara yönelik şiddet, gençliğin belirsizliği ve doğanın tahribatı…

Bütün bu tablo, kapitalizmin mevcut yapısının toplumsal yaşam üzerindeki baskısını ortaya koymaktadır. İşte bu koşullar altında sosyalist hareketin önünde duran görev, krizin çok yönlü sonuçlarını birbirinden kopuk başlıklar olarak değil, devrimci bir programın bütünleştirici ekseni etrafında kavramak ve birleşik bir mücadele hattı örmektir.

Kapitalizmin Krizleri

Kapitalizmin bugünkü aşaması, yalnızca ekonomik dalgalanmalarla değil, aynı zamanda sistemin bütünsel meşruiyet kaybıyla tanımlanıyor. Finansal balonlardan jeopolitik savaşlara, ekolojik yıkımdan toplumsal yabancılaşmaya kadar birbirini besleyen krizler, sistemin artık yönetilemez bir niteliğe büründüğünü gösteriyor.

Ukrayna savaşıyla derinleşen enerji ve gıda fiyatlarındaki küresel artış, Latin Amerika’da ardı ardına gelen grev dalgaları, Avrupa’da kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı yükselen direnişler, yalnızca bölgesel çalkantılar değil; kapitalizmin tarihsel bunalımının güncel tezahürleridir.

Pandemi sürecinde devletlerin “piyasayı kurtarma” adına sınırsız kaynak seferber etmesi, şimdi dünya genelinde borç krizlerini ve kemer sıkma politikalarını doğurmuştur. Bu döngü, Marx’ın işaret ettiği üzere, sermayenin kendi çelişkilerini sürekli yeniden üretme zorunluluğunun tarihsel ifadesidir.

Türkiye ise bu küresel tablonun kırılgan halkaların başındaki ülkelerden biridir. Asgari ücretin açlık sınırının altında kalması, milyonlarca emekçinin yoksulluğa maruz kalması, emeklilerin yaşam mücadelesini sınırlı kaynaklarla sürdürmek zorunda bırakılması yalnızca ekonomik değil, politik bir tercihin sonucudur.

Kur Korumalı Mevduat uygulaması, işçilerin yarattığı artı-değerin doğrudan sermayeye aktarılmasının güncel bir örneğidir. Devletin asli görevi, yurttaşlarını korumak değil, krizi sermaye lehine yönetmek olmuştur. Türkiye kapitalizmi, küresel sistemin krizlerini........

© Yarın Haber