Tarihin en büyük kundakçısı
Prof. Dr. Semih Güneri yazdı…
“…Yıl MÖ 1849. Asur. Enna Su’en’i izleyen līmum’un yılındayız. Yaz başlangıcı: Simanu ayı sonu ile Tammuz ayının başı. Tammuz’un tahammül edilemez sıcakları çoktan başlamış. Asur kralı Erişum’un saltanatının en parlak günleri. O yıllarda Asur krallığı ile Anadolu Tunç Çağı yerel beylikleri sistemi arasında neredeyse yüz yıl önce başlayan müthiş bir ticari ilişki vardı. Öyle ki o hızla giderse en az bir yüz yıl daha sürecek gibi görünen bir ticari faaliyet. Nasıl canlı. Asurlu tüccarlar altın-gümüş gibi maden ve hammadde karşılığında Anadolu halkına kumaş, giysi, süs eşyası, kalay vd hazır ürünler satıyorlardı. Alan memnun. Satan memnun. Yerli Anadolu halkı bu ticaret ilişkilerinden çok memnun: En iyisini giyiyor. En iyisini yiyor-içiyor. En güzel konutlarda yatıyor-kalkıyor. Bir bakıma Orta Tunç Çağının ‘Lale Devri’ sürüp gidiyor. Bir süre sonra başına gelecek felaketlerden habersiz bizim merkezî Anadolu halkı, bolluk-bereket içinde rüya gibi bir dönemi yaşıyordu.
O gün sabahın erken saatlerinde Asur’dan kalkacak kervana rehberlik edecek kervancıbaşı develere/katırlara yükünü vurmuş, yola koyulmak üzere “…ya nasip, haydi yallah..” emrini bekliyordu.
Güneş doğdu doğacak. Emir geldi. Hayvanlar ayaklandı. Kara-kuru, kara sakallı kervancıbaşı’nın cırlayan, tiz ama yüksek frekanslı, kararlı sesi ile hayvanlar hareketlendi. Kervan yola düzüldü. Dicle kıyısını izleyerek Musul üzerinden Batman’a, oradan Diyarbakır, Malatya, Darende, Uzunyayla istikametinde yürüdü. O yıl Güney hattının riskli olduğu haberleri yaygınlaşmıştı. O nedenle bu kez Kuzey yolu tercih edildi. Kervan Asur-Kaneş arası 1.000 kilometrelik yolu yaklaşık dört haftada aldı. Kaneş (Kayseri) şehrine ulaştı. Burası, dillere destan Asur-Anadolu ticaretinin Anadolu’daki merkezi idi.
Kervan Kaneş şehrine vardığında yerli görevliler hayvanları ahırlara çektiler. Kervan personeli akropoldeki saray yapılarında resmi işlemlerini tamamladılar. Sonra dinlenmek üzere, tepenin eteklerinde uzanan düzlüklerdeki kendi konutlarına geçtiler. Asurlu tüccarların Anadolulu zevceleri, bu zorlu seferden bu kez de sağ-salim dönen Asurlu eşlerini yıkadılar, pakladılar, yün yataklarda uyuttular.
Asurlu tüccarlar ertesi sabah erkenden aynı mahallede ikamet eden Anadolulu meslektaş komşuları ile kahvaltıda bir araya geldiler. Keyifle yediler, içtiler. Yolculuk ve yol güvenliği hakkında sohbet ettiler. Getirdikleri mallar hakkında konuştular. Kaneş dışında malların görücüye çıkartılacağı Puruşhattum, Durhumit, Hahhum, Hattuş, Hurama, Şamuha, Tegarama, Urşu, Vahşuşanna, Zalpuva gibi yakın çevrede daha en az 20 şehir sırada bekliyordu. Kısa sohbetten sonra Asurlu ve Anadolulu tüccarlar, önlerinde uzanan birkaç haftalık ticarî gezi programının kabaca planını yaptılar ve ‘Kârum Evi’ndeki resmi toplantıya katılmak üzere ayrıldılar.
Asurlu tüccarlar o gün boyunca Asur’dan getirdikleri işlenmiş malların en güzellerini hiç şüphesiz Kaneş şehrinin beyi ve beyçesinin görüşlerine nezaketle sundular. Bey ve beyçe kendilerine sunulanlara el-koymakta tereddüt etmedi. Kaneş beyi, Asurlu tüccarların bu faaliyetlerinin bugün olduğu gibi gelecekte de destekleneceğini ifade etti. Asurlu tüccarların kanun önünde daima öncelikli olacakları garantisi bir kez daha tekrarlandı ve Asur-Kaneş dostluğu bir kez daha tazelenmiş oldu. Kaneş beyi, gelen malların Kaneş şehri halkından artan kısmının çevredeki diğer ticaret merkezi şehirlere nasıl dağıtılacağı planını gözden geçirdikten ve her yıl olduğu gibi onayladıktan sonra Asurlu tüccarları serbest bıraktı.
Asurlu tüccarlar MÖ 1849’un Abû ve Ulûlu ayları boyunca mallarını, çevrede konumlanan yirmiye yakın küçüklü (Vabartum) ve büyüklü (Kârum) ticaret merkezlerine dağıtımı işleri ile meşgul oldular.
Yukarıda, dilini-kültürünü çivi yazılı metinlerden iyi-kötü okuyabildiğimiz Eski Asur krallığının MÖ kabaca 1950-1725’lerde merkezî Anadolu beylikler sistemi ile arasında kurduğu ve geliştirdiği ticari ilişkilerden bir kesit verdim.
Şimdi uyanık okuyucu “…nerede yangın, nerede ticaret…” demeye evvel-allah çoktan başladı. Yangın-mangın derken biraz da bilgi olsun, dedik. Kötü mü?
Nerede ticaret, orada hareket. Nerede hareket, orada bereket. Değişmez kuraldır. İlişkilerde biraz ‘sömürü’ var mıdır? Tartışılır. Ne ki alan ve satan memnundur. Asur ile Kaneş Anadolu yerel beyliği arasında gelişen ve iki yüz yıldan biraz daha fazla süren bu ticaret ilişkilerinin Anadolu halkına ‘çok iyi’........
© Veryansın TV
