menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Parayı veren kuralı koyar!

14 1
17.03.2025

Ahmet Müfit yazdı…

Hikayenin geçmişini, Atatürk’ün ölümü sonrası filizlenen, İkinci Dünya Savaşının bitişi sonrası fiilen bağımsızlıktan vazgeçmek anlamını taşıyan ABD ve NATO severlik, ABD ve NATO’ya teslim olma dönemine bağlamak mümkünse de, biz hikayenin yani karşı devrimin hız kazandığı son elli yılını yani özellikle yetmişlerin ikinci yarısıyla başlayan 50 yıllık dönemi ele alacağız bu yazımızda.

Herkesin her şeyi sanki bir anda olmuş bir şeymiş gibi 24 Ocak-12 Mart tarihli ekonomik ve siyasi çifte darbeleriyle ya da AKP’nin iktidara gelmesiyle başlatmayı sevdiği bir ortamda, benim hikayenin başlangıcını 1970’lerle başlatma nedenim, ülkeyi 1980’in çifte darbesine (24 Aralık ve 12 Eylül) hazırlayan sürecin, 31 Mart 1975 tarihinde Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin katılımıyla kurulan 1. Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti ile başlayıp, 2. MC ve MSP, MHP tarafından dışarıdan destekli Demirel-3.MC demek de mümkün-hükümetiyle sürdürülen ve parti ayrımı olmaksızın günümüze kadar iktidar ya da iktidar ortağı olmuş tüm partilerce kesintisiz devam ettirilen deformasyon yani Cumhuriyet değerlerinden sistemik olarak kopma/koparılma sürecinin sonucu olduğunu düşünmem.

MC Hükümetleri’nin kurulmasının/kurdurulmasının, ülke siyasetine yönelik üç amacı olmuştur.

Birinci amaç, 1960 Anayasasının özgürlükçü ortamında gelişen, ulusal bağımsızlığı esas alan solun, 1974 Ecevit/CHP seçim söylemlerine de ilham veren tam bağımsızlıkçı siyasi çizgisinin, 1940’lardan itibaren olduğu gibi, ekonomik ve siyasi baskılar, ambargolar yanı sıra, NATO/Gladyo operasyonlarıyla bastırılması amaçlanmıştır. CHP’ye yönelik ikinci hedef, bastırılan bu ulusal bağımsızlıkçı, antiemperyalist çizginin yerine, CHP’nin Atatürk’ün vefatı sonrası içine sokulduğu, batıya ekonomik, siyasi ve askeri olarak tam bağımlılık öngören çizgisini yeniden monte etmek yani CHP’yi emperyalizmin hedeflerine uygun şekilde hizaya sokmak, antiemperyalist, devrimci niteliği yok edilerek sosyal demokratlaştırmaktır. CHP’deki bu bağımsızlıkçı, devrimci değişimden rahatsız olan Turhan Feyzioğlu gibi siyasetçilerin, CHP’den ayrılarak ve yeni parti kurarak MC hükümetinin parçası olması bu açık gerçeğin en önemli göstergelerinden birisidir. Abdi ipekçi dahil o dönem yaşanan birçok siyasi cinayetle toplum, özellikle gençler kışkırtılmış, 1968’in bağımsızlık yanlısı siyasi yapıları, içlerine sokulan istihbarat unsurları eliyle ve Ağca-Papa suikasti olayında uluslar arası yansımasını da gördüğümüz gibi milliyetçi, dinci görünümlü tetikçi örgütler, operasyonel olarak kullanılarak ulusal bağımsızlıkçı özlerinden........

© Veryansın TV