menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Volkan Konak’ın ardından…

10 0
26.08.2025

Abdullah Akat[1] yazdı…

Nisan ayının ilk günleri Volkan abiyi yeni kaybetmişiz, sevgili amcam Nihat Genç ise Keçiören’deki Sanatoryum Hastanesi’nde kanser tedavisi görüyor… Ailece ziyaretine gittik Ankara’ya, konu konuyu açtı, derken “Apo, oğlum, Volkan için bir yazı yaz…” diye başladı amcam, ve bu benden son isteği oldu. Aralarında son dönemde bir görüş ihtilafı olduğunu ama dönüp şöyle bir geçmişe iç geçirerek ölümünden sonra ne kadar üzüldüğünü anlattı. Hatta bu üzüntüsü şekerinin ani olarak yükselmesi ve bir koma durumu yaşamasının nedeni olarak görülebilecek düzeydeydi. Sonra, “Sana yakışır oğlum, Apo, Trabzonlu bir sanatçı, bir müzikolog olarak, Volkan için bir şey yazmalısın!” dedi. “Tamam amca, yazacağım söz, sana da göndereceğim” diye karşılık verdim.

Volkan Konak ile henüz 10 yaşındayken Trabzon’da faaliyet gösteren TV61’de davet edildiğim bir bayram programında tanışmıştım. O günlerde Trabzon’da Müzik ve Halk Oyunları Derneği’nde müzik eğitimi görüyor, yaşıma uygun yerlerde sahne alarak ud çalıp şarkılar söylüyordum. “Trabzon’un harika çocuğu” olarak anons edildiğim programın ana konuğu ise dönemin gerçek harikası Volkan Konak’tı. O günden sonra Volkan abiyle değerli bir bağımız oldu. Onu yazmak için çok sebebim vardı, birikmiş onca hatıra, hatta akademik yaşantım boyunca kendisiyle ilgili yazdığım kısa bölümler ve müzikal özelliklerini belirttiğim bazı hususlar da. Fakat amcam Nihat Genç’in bana yüklediği sorumluluk daha farklıydı, konuşmamız esnasında benden ne beklediğini elbette anlayabiliyordum. Bu sebeple bu yazıda Volkan Konak ile olan ilişkimiz, hatıralarımız vb. duygusal bir anlatı yerine, onun müziğinin tarihsel arka planı, bağlamı ve daha öz biçimde Volkan Konak müziğinin ne olduğu yer almalıydı.

İşte bu saiklerle İstanbul’a döner dönmez yazıyı hazırlamaya başladığım esnada Trabzon’dan Veysel Usta hoca arayıp orada yayın hayatına devam eden BKS – Bilim Kültür Sanat dergisinden bahsetti ve Volkan Konak için bir yazı istedi. Ben de ona bu olayı anlatarak yazıyı tamamlama ve gönderme sözü verdim. Nihayetinde yazı Haziran ayında BKS’de yayınlandı, ama artık durumu ağırlaşmaya başladığı için amcama gönderme şansım ne yazık ki olamadı. Yine de Ankara Gazi Hastanesi’nde yoğun bakıma alındığı dönem boyunca devam eden bekleme nöbetinde aramızdaki konuşmanın tanığı olan kıymetli yengem Nuriye Genç hanıma amcamın son isteğini yerine getirdiğimi söylediğimde duyduğu memnuniyeti görebiliyordum, bunu amcamın da hissettiğine inanıyorum. Bu yüzden içim biraz buruk ama huzurlu; hem amcam Nihat Genç’in benden son isteğini yerine getirmiş hem de anne tarafından köylümüz, konservatuvardan abimiz ve elbette önemli bir değerimiz Volkan Konak’ın ardından son görevimi yapmış oldum.

Bu vesileyle 4 Temmuz günü kaybettiğimiz ve 6 Temmuz’da Ankara Kocatepe Camii’nde eşine rastlanmayacak bir büyük millet töreniyle ebediyete uğurladığımız sevgili amcam Nihat Genç’i rahmetle yad ediyor, Türk milletine ve Cumhuriyet değerlerine kattıkları için duyduğum minneti bir kez daha vurgulamak istiyorum.

“Karadeniz müziği”, Anadolu’nun kültürel zenginliğini yansıtan, yerel kimliklerin ve toplumsal hikayelerin bir aynası olarak yüzyıllardır varlığını sürdüren Türk halk müziğinin coğrafi, tarihsel ve sosyo-kültürel dinamiklerini güçlü bir şekilde ifade eden özgün kollarından biridir. “Kuzeyin Oğlu” lakabıyla tanınan ve Karadeniz müziğini hem yerel hem de evrensel bir düzlemde yeniden şekillendiren Volkan Konak, bu türün en önemli sanatçılardan biri olmakla birlikte geleneksel Karadeniz ezgilerini farklı müzik formlarıyla harmanlaması, şiirsel anlatımı ve toplumsal duyarlılığı ile bölge müzik üretim biçimini kendi dönemine dek aktarılanın ötesine taşıyarak zamanla önemli büyüklükteki bir kitlesel ağı oluşturan “eyleyen” haline dönüşmüştür. 31 Mart 2025 tarihinde ani vefatıyla Türk müziğinde derin bir boşluk bırakan sanatçı, şüphesiz ki geride bıraktığı eserleriyle Karadeniz’in ruhunu ve Anadolu’nun ortak hafızasını yaşatmaya devam edecektir. Volkan Konak’ın ardından özellikle sevenleri, sanatçı dostları ve hatta siyasetçiler ve topluma mal olmuş bir çok kişi tarafından kendisine yönelik sevgi, saygı ve farklı temalarda duygusal yoğunluğu yüklü yazılar bir çok medya organında yer aldı, sanatçının hayat hikayesi ve sanat yaşamından genel hatlarıyla çokça bahsedildi. Bu yazının temel odak noktaları ise Volkan Konak’ın Karadeniz müziğindeki yeri, müzikal üretim biçiminin yenilikçi yönleri ve kültürel mirasa katkılarından oluşmaktadır. Bu bağlamda, Konak’ın yöre müziğinin yerel dinamiklerinden nasıl etkilendiği ve kendi müziğini yeni bir ifade biçimi olarak nasıl şekillendirdiği ele alınmakta, yarattığı toplumsal etki değerlendirilmektedir.

Tarihten günümüze nesilden nesile taşınarak gelen ve doğal ortamlarında şekillenen Doğu Karadeniz Bölgesi müzikleri ilk defa 1910’lu yıllarda çıkan taş plaklar ve 1920’li yılların sonlarında radyo programları ve halk arasında radyonun yaygınlaşması süreciyle doğal ortamının dışında duyulmaya başlanmıştır. Cumhuriyet döneminin ulus-devlet anlayışından kaynaklı olan ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ni Karadenizli kimliği altında tutarak bütünleştirmek isteyen politikaların bir sonucu olarak “Karadeniz türküsü” kavramı 1940 ve 50’li yıllarda Radyo marifetiyle oluşturulmuştur. Ankara Devlet Konservatuarı’nın Muzaffer Sarısözen liderliğinde 1937 ve 1943 yıllarında bölgede yapmış olduğu derleme çalışmalarının ardından Radyo’da Doğu Karadeniz Bölgesi müziklerinden oluşan bir repertuvar oluşturulmuş ve yöre ağzının taklit edilmesiyle koro tarafından icra edilmiştir. İstanbul’da ise İstanbul Radyo’sunun kurulduğu dönemlerden itibaren Rizeli kemençe sanatçısı Hasan Sözeri tarafından “Karadeniz’den Sesler” topluluğu kurulmuştur.[2] Karadeniz kemençesini ilk olarak bir topluluk bünyesinde buluşturan Hasan Sözeri, 1950 yılında Cemile Cevher’in akitli olarak Radyo’ya girmesi ile özlemini duyduğu Karadenizli bir üsluba kavuşmuştur. Cemile Cevher, İstanbul Radyosu’nda “Karadeniz’den Sesler Topluluğu”nda 1952 yılına kadar çalışmış, Hasan Sözeri’nin Ankara Radyosu’na geçmesi ile topluluk dağılınca, Maçkalı kemençeci Hasan Tunç ile birlikte uzun yıllar sürecek bir çalışmaya başlamışlardır. Bu yıllarda Radyo’daki diğer toplulukların şeflerinden birlikte........

© Veryansın TV