menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarih, Hurafat ve Esatir

13 0
29.08.2025

Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi (1865-1914), modernleşme döneminin önemli tarih yazıcılarının başında gelir. Tarih-i İslam adlı eseri, tarihi modern dönem aklıyla okuma ve değerlendirme hususunda örnek teşkil edebilir. Geleneksel tarih yazıcılığının vadisinden ayrı bir vadide seyreder. Tarihi değerlendirirken döngüsel olarak değil, lineer –doğrusal– olarak hep ileriye dönük ele alır. Avrupa’yı körü körüne taklit sakıncalıdır derken, tarihin tasnifinde Avrupa aklıyla düşünür ve tarihi çağlara ayırır.

Tarihin çağlara ayrılması ve tarihin bu şekilde değerlendirilmesinin alt belleğinde şüphesiz ki, insanlık tarihinin, peygamberlerin olmadığı bir tarih olarak algılanmasının sağlanmasını amaçlamaktadır. Tabii burada, Filibeli de peygambersiz bir tarih algısını savunuyor demek istemiyoruz. Lakin doğru bir tasnif olmadığını ifade etmek isteriz.

Filibeli Ahmed Hilmi, tarih kitabının 1. cildinin başlarında tarihi, tarih ile hurafat ve esatirin farkını, tarih ve rivayeti, tarihin taksimini ele alır. Filibeli’de dikkat çeken diğer bir tarih değerlendirmesi de, “Kabl-el Tarih” olarak ele aldığı insanlığın eski tarihidir. Klasik tarih kitaplarının hiçbirinde yer almayan bu tarih isimlendirmesi Filibeli’de önemli yer işgal eder. Tarihi çağlara ayırması da, bu tarih isimlendirmesinde yer alır.

Tarih nedir?

Ahmed Hilmi’nin tanımında yer alan tarih, beşeriyetin tercüme-i hali demektir. İnsanların ortaya çıkışından itibaren, nasıl yaşadıklarını, ne yaptıklarını, ne düşündüklerini bildiren malumat topluluğuna tarih adı verilir.

Filibeli, tarihi malumatların elde edilmesinde fennin yani modern bilimlerin, bilimsel çalışmaların çok önemli olduğu hususuna sıklıkla vurgu yapar. Modernleşme döneminin birbiriyle çarpışan en başat kavramlarından ikisi ulum ve fendir. Filibeli de tarihin kesin bir doğru olarak anlaşılabilmesi için fenni, olmazsa olmaz olarak görür.

Ona göre tarih, önceleri fenne -bilime- mahsus bir olgu değildi. Tarih ilmin tarifine giremiyordu. Buradaki fenden bilimden maksat Avrupa merkezli maddeci bilimdir ve yüceltilmektedir. Filibeli, önceleri tarihin bir ilim olarak ele alınmadığını ileri sürer. Tarih, ilmin tarifine girememiştir. Bu iddia daha önce tarih üzerine yazılmış eserleri, önemli bir müktesebatı da itibarsızlaştırmaktadır.

“Sonraları tarih felsefesi meydana gelmiş ve ulum-u ahlakiye, siyasiye ve içtimaiye ile tarihin mevzuatı adeta birleşmiş olduğundan, bu gün tarih ilmin büyük bir şubesi olarak kabul edilmektedir.” (sayfa 12)

Esatir nedir?

Ahmed Hilmi, tarihin hurafat ve esatirle olan farkını izah eder. Filibeli’nin ifadeleri ilginçtir:

“Beşeriyet henüz ulum ve fünun ile günlük hadiseleri anlamaya ve izah etmeye muktedir olamadığı zamanlarda, bu hadiseleri anlatmak ve sebeplerini kavramak için hayalden ibaret bir takım masallar icat etmiştir.”

Bu ifadeler, Hz. Adem’le başlayan insanlık serüveninin dışlanarak, başka bir boyutta değerlendirildiğini göstermektedir. Zira Müslümanlık düşüncesinde beşeriyete dair kabul görmüş hakikat, beşeriyetin her daim Risalet ve vahiy ile birlikte yaşadığıdır. Filibeli bu esasın üzerinden atlar, beşeriyeti rastgele yaşayan yaratılmışlar olarak değerlendirir. Müellife göre herhangi fenni bir delile dayanmayan anlatılar esatir, yani uydurulmuş masallardır.

Bu masalların tarih nazarında hiçbir kıymeti yoktur. Fakat buna rağmen esatirden mühim hisseler çıkmaktadır. Bunların en mühimi, “insanın bir meçhul önünde kalmaya razı olmadığı ve fıtraten her şeyi bilmek arzusunda olduğudur. Zira insan bir şey için, bilmiyorum demeyi sevmemektedir.” Bu sebepten her şeyi bilmeye çalışır. Bu emeline erişmek için, ilimden mahrum olduğu zamanlar hayali yaratıcılığına müracaat etmiş ve bunun sonucunda esatiri meydana getirmiştir. (sayfa 13)

Hurafat nedir?

Filibeli Ahmed Hilmi, esatirin ardından, hurafata değinir. Esatirle........

© Venhar Haber