Bir Yibo’lu öğrenicinin Hikayesi
Yedi yaşındaydık…
Annemizin elinden, babamızın yüreğinden tutup getirdiler bizi okula.
Ne bildiğimiz bir şehir vardı, ne alışık olduğumuz bir dil.
Köyden çıkıp bambaşka bir dünyanın kapısından içeri girdik: Yibo’nun kapısından…
Sınıfa ilk girdiğimiz günü hâlâ hatırlıyorum
Öğretmenimiz Türkçe konuşuyordu, bizse sadece yüzüne bakıyorduk.
Bir kelime bile anlamıyorduk.
Beş gün, on gün boyunca kim ne söylüyor diye pür dikkat dinledik, bakışlarla anlamaya çalıştık.
Sonra bir sabah… “Kapı” dediler, anladık. “Pencere”, “masa”, “sandalye”…
Kelimeler birer birer hayatımıza girdi.
Derken “gel”, “git”, “su”, “yemek”…
Yavaş yavaş bir araya getirdik o kelimeleri, sonra cümleler kurduk.
Zordu.
Ama iki ay, üç ay sonra artık çat pat da olsa konuşabiliyorduk.
O kadar mutluyduk ki, çünkü artık anlatabiliyorduk kendimizi.
Yokluk içindeydik, ama o yoklukta bile paylaşmayı, sabretmeyi, kıymet bilmeyi öğrendik.
Üstümüzde başımızda doğru dürüst bir şey yoktu.
Bir gün okul bize elbise verdi.
O yeni kıyafetleri elimize alınca sevinçten gözlerimiz........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon