menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yorulduğumu hissettim ve tarihî bir medresenin avlusuna girdim...

11 10
10.04.2025

Niçin kötü şeyler düşünüyordum ki? Kıvrak bir hareketle döndüm. “Dünya ne kadar da küçük” diye düşündüm.

Yüreğim pır pır ederken etrafıma bakındım yeniden. Belli ki talebeler derslerine, işçiler işine gidiyordu. Niçin kötü şeyler düşünüyordum ki? Kıvrak bir hareketle döndüm. “Dünya ne kadar da küçük” diye düşündüm. Biraz daha yürüdüm. Yorulduğumu hissettim ve kocaman, muhteşem ve tarihî bir medresenin avlusuna girip oturdum. Biraz sonra başka biri de gelip yakınımda oturdu. Uzaktan selamlaştık. Medeniyetlerin başşehriydi sokaklarında dolaştığımız bu eşsiz şehir. Kimilerinin Konstantinopolis’i, kimilerinin Asitane’si, kimilerinin Dersaadet’i, bazılarının İslambol’u, bazılarının da İstanbul’uydu… Ya bizim neyimizdi? Ekmek teknemiz miydi, ümitlerimiz, istikbalimiz miydi? Ya, tövbe tövbe! Bu akılsız aklıma neler geliyordu böyle! "Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır,/Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır" diye boşuna dememişti şair. Ne kadar kalpten söylemiş ki asırlar sonra bizler bile dile getiriyorduk. Âdetâ dilimizde pelesenk olmuş........

© Türkiye