Bana, kırmadan, incitmeden nasihatler yapardı ninem...
“İçimdeki -sebebini bilmediğim- sıkıntıyı atmam lazım! Güzel şeyler düşünmeliyim…” dedim. Anacığımı, babacığımı, kardeşlerimi düşündüm... Hafif sisler içinde yükselen, kurşuni binaların belli belirsiz hayâline takıldım. Kaç senedir Gümüşhane’nin hâkim yerinden birini süsleyen bu eğitim yuvası; açıldığı ilk gün gibi hâlâ Anadolu’nun muhtelif köy ve kasabalarından gelen gariban çocuklarla dolup dolup boşalıyordu. Onları seyrettikçe hafızamdakiler canlanıyordu gözümde gayriihtiyari. Türkiye’nin mazisini, Erzurum’u, Narman’ı, Beyler, Otlutepe, Sütpınar köylerini düşündüm. Neler aklıma gelmiyordu ki, belli belirsiz gülümsedim. Arı kovanı gibi önünde sağa sola koşuşturan bunca insanların telaşı, bağrışmaları, sağda solda uçuşan kargaların gaklamaları, serçe cıvıltıları sabahın sert rüzgârı ile derin bir uğultu hâlinde yayılıyordu… Gri granitten kaleler gibi yükselen modern binalar, gittikçe netleşiyor, sokaklardaki dağınık gölgeler, çocuksuz parklar, hapşıran ihtiyarlar, oradan oraya kaçan kediler, yeni bir günün çoktan başladığını haber veriyordu. Gözleri........© Türkiye
