"Bu çocuğun ziyan olmaması lâzım" diyor, başka bir şey demiyordum!..
Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim. Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum... Ne yapmam lazım geldiğini bilemiyor, şimdiden damgalanmak ve problemli biri olarak görünmek istemiyordum. Üstelik çevreyi, insanları, idareyi, meslek arkadaşlarımı hiç ama hiç tanımıyordum. Başıma bir çorap örülmesinden endişeliydim. Maksadım bu taze yürekceğizi incitmemek. Hep onu düşünüyorum; "Bu çocuğun ziyan olmaması lâzım" diyor, başka bir şey demiyordum. "Ah! Bu daha yavru..." "Ana kuzusu..." "Ailesi çok takva olmalı..." "Üzerine fazla gidilirse ziyan olur..." "Devletine, milletine düşman kesilir, insanlardan nefret eder..." "Kötü bir muallimin eline düşerse incinir..." vs. vs... Aklıma neler gelmiyordu ki? Küçük Reyhan hakkında düşündüklerimi saymakla bitiremem burada... Kafam karmakarışık, zil çalınca doğru öğretmenler odasına gittim. Kulağım diğer meslektaşlarımda... Bir köşede çayımı yudumlarken öteki öğretmenler de bu meseleyi konuşuyor: "Ya, görülmemiş şey!" "Ah zavallı, ah zavallı!" "Paşaköy........
© Türkiye
