menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk’ün sofrasında et tarih yazdı! Ateşle başlayan lezzet yolculuğu

16 9
17.05.2025

Türklerin göçebe hayatında et sadece bir besin değil, bir hayat biçimiydi. Kurutma, kavurma ve pastırma gibi tekniklerle et hem saklandı hem de uzun yolculuklara güç kattı. Ateşin keşfiyle birlikte sofralara taşınan bu lezzet serüveni, kültürümüzün temel taşlarından biri oldu. Asya bozkırlarında yaşayan Türklerin beslenme alışkanlığının merkezinde et var. Coğrafya şartları göz önüne alındığında at ve koyun eti bu hayat biçimine en uygun tüketim malzemeleri... Eti pişirme teknikleri ve tüketim şekli ise daha farklı önem arz ediyordu. Asya bozkırlarında Türkler için en büyük problem eti muhafaza etmekti. Bu sebeple göçebe Türkler, konserve ve fermantasyon yöntemleri yanında farklı pişirme teknikleri konularında bir hayli ilerlemişlerdir. Etin kurutulması, kavurma yapılması, pastırma veya sucuk olarak muhafaza edilmesi en çok başvurulan yöntemler arasında. Türklerin çok uzak coğrafyalara göç etmesini sağlayan en temel unsur, beslenme kültürlerinde etin bu şekilde muhafaza edilebilmesidir. Eski Türkler, yiyeceklerinin büyük çoğunluğunu ekonomilerinin temeli olan hayvancılıktan sağladı. Özellikle hayvanların etinden yararlandılar. Attan AYGIR, deveden BUĞUR, koyundan KOÇ, keçiden ERKEÇ kesiyorlardı. Burada amaç çoğalmanın devamıydı. Bu yüzden erkek canlılar tercih edilirdi. Eti hem taze hem de farklı usullerde konserve yaparak daha sonraki ihtiyaçlarında kullandılar.

PİŞİRMEYİ KEŞFETTİLER

Gelin çok gerilere gidelim; etin yolculuğu başlıyor. Ülkelerin mutfaklarından bahsederken coğrafik yapısı, hayvan ve bitki çeşitliliği, bu çeşitliliğin bölgesel dağılımı ile üzerinde yaşayanların kültür yapıları ve başka ülkelerle olan komşuluk ilişkileri göz ardı edilemez. Çünkü bu unsurlar soframızda yediğiniz ve içtiğiniz her ürün açısından belirleyici etkiler oluşturur. Farklı ülkelerden coğrafyamıza gelen ve tarlalardan, meralardan ocaklara, tandırlara, fırınlara, mutfaklara ve oradan sofralarımıza uzanan lezzet yolculuğu oldukça ilginç. Et yemek, beynimizin gelişmesinin ana etkenlerden biridir ama tek sebep de değildir. Çevresel ve sosyal faktörlere de bakmak gerekir. Et ile insan ilişkisi ilk insandan günümüze müthiş bir “sıçramayla” gerçekleşmiş. Bu sıçramanın temel etkeni ateş. İnsanlar, güvenilir bir ışık, ısı kaynağına ve aynı zamanda etraflarında gezinen yırtıcılara karşı önemli bir silaha kavuşmuştu. Ancak ateşin insan gelişiminde en büyük katkısı PİŞİRME. İnsan bunu yapmayı ilk defa ne zaman akıl etti tam olarak bilemiyoruz. Mesela CHESOWANJA, KOOBİ FORA gibi Doğu Afrika kazı alanlarında bulunan ateşte pişirilmiş kil çömlek kırıkları, 1,4 milyon yıl öncesinin kamp ateşine ait göstergeler gibi görünür. Bazı paleontologlar, dünyanın en eski insan kaynaklı ateşinin aslında İsrail, BNOT YA’AKOV Köprüsü’ndeki 790 bin yıllık alanda bulunduğunu söyler. Ateşin ve pişirmenin keyfi, insanın tarihî sürecinde belki de muazzam bir dönüm noktasını temsil eder.

EN TEMEL İHTİYAÇ YEMEK

Avlanma ve pişirmenin insanın sosyal etkileşimi........

© Türkiye