Yargıda dönüşümün meyveleri mi toplanıyor?
Her güne yeni siyasal soruşturma, şafak operasyonu, gözaltı ve tutuklama haberleri ile başlamak neredeyse rutine bindi. Baktılar bir şey bulamıyorlar, on iki sene önceki Gezi dosyaları tozlu raflardan indirilip yeni soruşturmalara, tutuklamalara sebep olarak kullanılıyor. Bu yazımda son günlerdeki adli gelişmelere kısaca yer verip, yargının geldiği durumun asli sebeplerini irdelemeye çalışacağım.
Geçtiğimiz hafta, (CHP’nin 2023 yerel seçimlerinde başarı kazanmasında önemli rol oynayan) “Kent Uzlaşısı” diye bilinen seçim işbirliği de ‘terör’ kapsamına dâhil edilerek soruşturmalara konu oldu. Bu kapsamda İstanbul’da on Belediye Meclis Üyesi tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklamasındaki gözaltı gerekçeleri gerçekten akıllara ziyandı: “Kent Uzlaşısı formülü ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin, belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucu belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı (…)” denildi. Demokrasi ve seçim ittifaklarının ancak ve yalnızca iktidar siyaseti lehinde olursa meşru görülebileceği anlayışı, böylesi inanılmaz bir adli belgeyle tescillenmiş oldu!
Yargı sopasının sadece siyasilere değil tüm muhalif duruşlara karşı kullanıldığına ilişkin son örnek de TÜSİAD açıklamaları sonrasında yaşandı.
TÜSİAD’ın 13 Şubat toplantısındaki eleştirel açıklamaları ardından “şimdi soruşturma gelir” dendi ve beklenen derhal oldu. Bu jet soruşturma, derneğin açıklamasında değinilen Yargı sorununun bir kanıtı olarak siyasi tarihimize geçmiş oldu!
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras dernek genel kurulunda yaptığı konuşmasında abartıya kaçmadan, ülkede yaşanan sorunların kısa bir özetini sundu. Başkan konuşmasında; depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında suistimal, kayırmacılık ve denetimsizlik sebebiyle kaybettiğimiz vatandaşlarımızdan, eleştirel haberciliğe ve 10 küsur sene önceki olaylara açılan soruşturmalardan, gerçek suçluların yeterince cezalandırılmamasından, tutuklu siyasilerden, genç teğmenlerin haksız ihracından, kamuoyu vicdanında oluşan suç ve ceza arasındaki orantısızlık kanaatinden ve tüm bunların sistemin çöküşünün kanıtı olduğundan bahsetti. “Biz niye bu hale geldik? Tüm bu sorunların arkasında, hukuka olan güvenin sarsılması var” dedi.
İçerisinde herhangi bir yalan ya da abartı olmayan bu sözlere açılan soruşturmanın sebebi; “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve kamu barışını bozmaya elverişli nitelikte, gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma suçları” imiş! Bulunan, daha doğrusu soruşturma için uydurulan gerekçelerin hukuk ve mantık dışılığı çok açık değil mi? İşin en acıklı yönü ise; açılan bu........
© Toplumsal
