Siyasal-kültürel alandan sanata: Özgür özne, özerk birey yanılsaması
Diğer
02 Eylül 2025
Daha önce bireyin özerklik durumu ve farkındalıkla ilgili medeniyet krizine dikkat çeken bir yazım olmuştu. Şimdi özgür özne, özerk birey yanılsaması üzerine düşünüyorum... Bireyi kendi sistemine göre tasarlayan kapitalist sistemin tüketim kültürüne koşullanmış, öz iradesi kıskaca alınmış bir bireyin ne kadar özgür olabileceğini düşünüyorum... Liberal demokrasinin yaşatılması üzerine kurgulanan bir yaşam hesaplanmış bir “benlik davranışı” alanından başka bir şey değil mi? insanın ne kadar alabileceği ve ne kadar eksilebileceği kendinden beklenen konformist reflekslerine bağlıysa bu nasıl bir “özgür özne” veya “özgür birey” anlayışıdır? Bu sadece eleştirel bir yaklaşım değil aynı zamanda ontolojik bir kendine gelme ihtiyacından doğan bir sorgulamadır.
Kapitalizm –özellikle geç dönem kapitalizmi ve neoliberal versiyonu– yalnızca ekonomik bir rejim değil, aynı zamanda “özne üretimidir”. Michel Foucault’nun “özneleştirme (subjectivation)” kavramı burada çok isabetli. Foucault, iktidarın sadece baskıcı değil, aynı zamanda üretici olduğunu söyler. İktidar, belirli özne tiplerini yaratır: “girişimci birey”, “kendi hayatının yatırımcısı”, “kendi potansiyelinin yöneticisi” gibi.
Bu bağlamda “özgür birey” fikri bir ideolojik yapı taşı olarak işlemektedir. İnsanlara, seçim yapma kapasitelerinin kendilerine ait olduğu söylenir; oysa seçim alanı, arzuların kaynağı ve benlik kurgusu zaten sistem tarafından şekillendirilmiştir. Althusser’in ideoloji tanımı burada devreye girer: “İdeoloji bireyleri özne olarak çağırır.” Yani bizler, bir “özgürlük” fantezisi içinde çağrılır ve konumlandırılırız — ama bu özgürlük, belirli sınırlar içindedir.
Tüketim kültürü, sadece nesne satın alma değil, aynı zamanda “kimlik” satın alma........
© T24
