“Pumpaj” sloganıyla coşan Belgrad
Diğer
26 Mart 2025
Eşinin bir arşiv çalışması nedeniyle kızım bir iki ay Belgrad’da; ben de geçen hafta doğumgünü için gittim. Yıllar önce bir AB projesi nedeniyle Novi Sad’a gitmiş, bir gün de Belgrad’a uğramıştım - aşinalık var biraz. Belgrad havaalanı küçük ve çok mütevazı; hele de bizimki ile karşılaştırınca arada dağlar kadar fark var. Çocukların evi Novi Beograd yani Yeni Belgrad’da. Büyük site apartmanların bulunduğu bu mahallenin inşasına 1948’de başlanmış; yani sosyalist dönemin ürünü. Ayni bizim Ataköy’ün ilk zamanlarına benziyor. 80-100 daireli bloklar ama bolca yeşil alan ve çocuk parkları var. Şehrin tarihi merkezine otobüsle 15 dakika. Belgrad’da bu yılbaşından itibaren otobüsler herkese ücretsiz olmuş, üstelik de inanılmaz bol. Tabii Uber benzeri bir sürü uygulama da var ama sanırım herkes otobüs kullanıyor zira taksi çağırınca anında geliyor.
İlk akşam Tuna Nehri kıyısında Michelin listesinden Comunale adlı bir İtalyan lokantasına gittik. Hava o kadar iyiydi ki dışarıda oturduk. Aslında mümkün olduğunca hep dışarda oturduk çünkü Belgrad’da bütün lokanta ve kafelerde sigara içiliyor maalesef. Otobüsten indiğimiz duraktaki bir duvarda devasa harflerle Sırpça bir slogan yazıyordu; daha sonra bunu şehrin çeşitli yerlerinde de gördüm. “Ordumuz tekrar Kosovaya girince…” demekmiş! Özellikle sondaki o üç nokta geçmiş göz önüne alındığında çok kaygı vericiydi.
Ertesi gün istikamet önce Kalemegdan, sonra eski şehir sokaklarında kaybolmaca. Kalemegdan Tuna nehri ile Sava nehrinin kavuştuğu yerde, ilk inşası antik çağlara kadar giden bir kale. Sonraları Bizans, Bulgar, Habsburg ve tabii Osmanlı orduları kaleyi ele geçirmiş ve katkılar yapmış. Şehir 1521 yılında Kanuni tarafından Osmanlı İmparatorluğuna dahil edilmiş ve arada 3 kez Habsburg İmparatorluğunun eline geçse de 1867’ye kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış. Buna karşın Osmanlı eseri fazla değil çünkü bağımsızlıktan sonra Osmanlı izleri özellikle silinmeye çalışılmış. Aşağıda Kalemegdan’dan iki Osmanlı eseri: Defterdar Kapısı ile Sokollu Paşa çeşmesi ve Damat Ali Paşa Türbesi. Bu güzelim kalenin duvarından Tuna’ya doğru bakınca “aman tanrım” diyor insan: Tam kale duvarının dibinde, başka tarihi yapıların yamacında nehir kıyısını işgal eden devasa ve ucube bir lüks residans! Belli ki burada da kıyılar yağmalanmaya başlamış.
Kalemegdana veda edip bu kez Habsburglara yani şehrin tarihi merkezine doğru gidiyoruz. Araç trafiğine kapalı güzel sokaklardan, kafe ve lokantaların önünden Cumhuriyet meydanına doğru yürürken, pek çok kişinin Türkçe konuştuğunu........
© T24
