menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İçişleri ve Adalet bakanlarına açık soru: İşkence izi tedaviyle 4 saatte geçer mi, Saraçhane işkencesi neden ve nasıl ört bas edildi?

37 9
08.11.2025

Diğer

08 Kasım 2025

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının hemen ardından başlayan Saraçhane eylemlerinden

Herkesin bildiği sırlardan biridir işkence bu memlekette. Resmi evraka göre neredeyse hiç yapılmamıştır tarih boyunca, arada nadiren olmuşsa da münferittir.

Hakikati siyasiler bilir, savcılar bilir, polis bilir, avukatlar bilir, işkence gören bilir, doktor bilir, cezaevi görevlileri bilir.

Ancak herkes bilse de hakikat gizlenir.

Görevini hakkıyla yerine getiren binlerce kolluk görevlisine yapılan en büyük haksızlık belki de işkencenin ve işkencecinin sistematik olarak korunmasıdır. Devletin kodlarına işleyen, “aman elleri sıcak kalsın, aman yıpranmasınlar” algısı, zamanla işkenceye hoşgörüyle bakılmasına dahası işkencenin bir zorunluluk olarak görülmesine yol açmıştır.

Büyük çaresizliğimiz…

***

Ancak iddiaya girebiliriz ki yaşamını işkenceyle mücadeleye adayan hukukçular, doktorlar, hak savunucularının bile örneğine kolay kolay rastlayamayacağı bir vakayla karşı karşıyayız.

Konuya biraz uzak olanlar ya da en azından işkenceyi ciddiye alanlar için küçük bir giriş yapmak lazım.

İşkencenin belgelenebilmesi büyük ölçüde adli muayeneye bağlıdır. Şüphelilerin gözaltına alınırken ve emniyetten çıkartılırken muayeneden geçirilme nedeni budur.

Türkiye’de uzun yıllar boyunca doktor muayenesine polis ya da jandarma da girmiş ve doktorların özgürce muayene yapmalarını engellemiştir. Büyük çabalardan sonra bu uygulama biraz olsun değişti. Ancak görüyoruz ki kritik bir aşamaya geldiğinde yine başa dönülüyor.

***

Devam edelim…

Eren Üner’i anımsarsınız, üniversite öğrencisi bir genç…

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının hemen ardından başlayan Saraçhane eylemlerini, bütün Türkiye gibi Eren Üner de yakından takip etti.

Haber kaynaklarının başında sosyal medya geliyordu.

Polisin, göstericilere karşı sert müdahalesi bütün açıklığıyla kameralara yansıdı. Gizli saklı yoktu.

Üner, sosyal medyadaki kimi video ve fotoğrafları, bir bölüm polisin paylaştığını, bu görüntülerin üzerine alaycı ve tehditvari sloganlar yazdıklarını, daha fazla etkileşim alması için etiket bile koyduklarını fark etti.

Hemen bu örnekleri bir araya getirdi, kendi X hesabından paylaştı.

30-40 milyon görüntülenen paylaşımlar yaptı.

Böyle bir olaydan sonra ne beklersiniz?

Önce İçişleri Bakanlığı’nın, sonra İstanbul Emniyeti’nin harekete geçip, bu paylaşımları gerçekten polislerin yapıp yapmadığını araştırmasını değil mi?

Öyle olmadı.

Üner, ertesi gün akşam saatlerinde evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Gerisini Üner’in verdiği ifadeden aktaralım:

“24 Mart 2025’te, akşam saatlerinde ilk etapta ses duydum ve kapıyı açtığımda polis memurlarının geldiğini gördüm. Silah doğrultmaları nedeniyle ellerimi kaldırdım. Ters kelepçe yapılıp gözaltına alındım… İki araç vardı. Diğer araçta bulunan, amirleri olduğunu düşündüğüm kişinin, ‘ezin onu’ dediğini duydum. Sonra hastaneye gittik. Tanıdıkları bir doktoru çağırdılar. Polis de kontrole girdi ve kelepçemi çıkarmadılar… Hastane çıkışında amir olduğunu düşündüğüm kişi benim olduğum araca indi. Vatan Emniyet’e gidene kadar sağımda ve ön yolcu koltuğunda oturan kişiler tarafından tekme ve tokatla darp edildim… Siber Suçlarla Mücadele Müdürlüğü’nden içeriye sokuldum. Tahmini olarak 23.00’dan 05.00’e kadar,........

© T24