menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kaya Boztepe: Atatürk sadece zeybek oynarken diz çökmüş bir liderdir; bir millet küllerinden doğar ve o doğuşun adı Sarı Paşa olur

18 9
yesterday

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

14 Haziran 2025

Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluk yıllarından cephelerdeki cesaretine, diplomasi başarılarından Cumhuriyet’i kuran vizyona uzanan Sarı Paşa ve Türk Mucizesi, Kaya Boztepe’nin ifadesiyle, “Bir liderin değil, bir milletin yeniden doğuşunun hikâyesi.”

Boztepe, kitabında bugün Atatürk’ün “adı bile korkularla anıldığını”, okullarda eksik anlatıldığını, bazı kitaplardan sayfa sayfa silindiğini söylüyor. Bu unutturma çabası, onun sadece bir ideolojiyi değil; adaleti, liyakati, vicdanı temsil etmesinden mi kaynaklanıyor, diye soruyor.

Harbiye yıllarındaki dostluklardan Sofya’daki diplomatik gecelere, Çanakkale’deki ‘kınalı kuzular’dan sanata ve hukuka duyduğu inanca kadar uzanan anlatıda, Atatürk’ün çok katmanlı karakteri adım adım açılıyor. Kaya Boztepe’nin yıllara yayılan arşiv taraması ve anlatıcı dili sayesinde, okur yalnızca Atatürk’ü değil, düşünce sistemini de yeniden tanıyor.

Boztepe ile online görüştük ve Sarı Paşa’nın insan yanını, askeri stratejisini, kültürel vizyonunu ve unutulmak istenen mirasını konuştuk.

- Kitabınız çıktı, tebrikler. İlk olarak sormak istiyorum: “Gazi Paşa’nın adı bile korkularla anılıyor… Okullarda öğretilmiyor, kitaplarda sayfaları eksik” diyorsunuz. Bugünün Türkiye’sinde Atatürk’ü sistematik olarak görünmez kılmaya çalışan asıl neden sizce nedir?

Ümmet’ten millete geçmek, kulluktan vatandaşlığa geçmek kolay olmadı. ‘’Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’’ derken de, ‘’adalet mülkün temelidir’’ yazarken de, Atatürk neden hep adalet sisteminin en kutsal değerimiz olduğu vurgusunu yaptı? Çünkü kanun karşısında herkesin eşit olduğunu, üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğü öne çıkaran bu lider, kadın, çocuk, hayvan haklarından, doğa ve ülkenin öz kaynaklarına kadar her zaman halkını korudu ve kolladı. Daha savaş meydanlarında ülke bağımsızlığına kavuşmadan önce, neden yurt dışına burslu öğrenciler gönderdi, yurtdışından ilim adamları, konularının uzmanı eğitimciler getirtti? Çünkü cahil bilmez, kadercidir, ‘’kandırıldık’’ der çıkar işin içinden, sorgulamaz, kabullenir oysa bilgi sahibi insan sorgular, hakkını arar ve ancak böyle bir ülkenin halkı refaha erebilir, ilerleyebilir. Şimdi soruya bir de bu açıdan bakalım, bir ülkeyi içeriden veya dışarıdan ele geçirmek isteyen kuvvet adalet ister mi? Orta çağ Avrupası’nda olduğu gibi feodal bir yapı içinde halkın yaşadığı toprağı da, halkı da kendi malı gibi gören, onları kullanan, kanını emen kuvvet karşısında hesap soran, adil bir sistem ister mi? 6 yaşında bir çocukla evlenmeyi normal gören, cariyelik sistemini ya da birden fazla kadın ile evlenmeyi uygun bulan, kadını bir mal gibi gören zihniyet, halkın bilgili, görgülü, eğitim sahibi olmasını ister mi? Bu örnekleri çoğaltabiliriz ancak özellikle Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda Avrupa, Amerika’da bile olmayan olağanüstü hak ve imkanları bize altın tepsi içinde sunan Atatürk’e karşı, hainlerin bu tepkileri çok da normal değil mi?

- Atatürk’ün Harbiye yıllarındaki Fransızca sohbetleri, bireysel duruşu ve seçilmiş dostlukları dikkat çekiyor. Bu kişisel tercihler, ileride Cumhuriyet’in düşünsel ve toplumsal altyapısını şekillendiren kadroya nasıl dönüştü? Mustafa Kemal çevresini neye göre kuruyordu?

Atatürk’ün duruşu daha çocukluk yıllarında, mahalle mektebinde bile çok farklı. Bir kere çok zeki. Muhteşem bir analiz ve matematik kafası var. Meraklı, pratik ve sonuç odaklı. O yıllarda bile iki kuruşu olsa kitaplara yatırıyor. Manastır Askeri Lisesi’nin yatakhanesinde herkes uyurken o battaniyesinin altında fenerle kitap okuyor. Duruşu, görüşü, bilgisi, zekası ve nezaketiyle herkesi kolayca etkisi altına alabilen bir lider. Yani hiç bir şey durup dururken birden bire olmuyor. Bilgiye, yeniliğe aç, her konuda daha iyi olmak için kendisini yetiştiren, kendisi ile yarışan bir lider. Fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olan böyle bir liderin kendisine örnek aldığı insanlar sadece çevresindekiler ya da tanıdıkları değil ki! Tarih okuyor, tarihten insanların anılarını, biyografilerini okuyor. Edebiyat, felsefe okuyor. Böyle birinin kuracağı dostluklarda aradığı ve önem verdiği değerlerin olması son derece doğal tabii.

- Sofya’daki Carmen operası gecesinden, Ankara’da Beethoven’in 9. Senfonisi’nin çalındığı konsere kadar uzanan bir kültürel hat çiziyorsunuz. Sizce Atatürk için sanat; sadece estetik bir beğeni mi, yoksa toplumu dönüştürmenin planlı bir aracı mıydı?

Sanat insanların, toplumun izdüşümüdür. İnsanlar değiştikçe, sanat da değişir ancak burada yine konu gelip bilgi ve görgüye dayanıyor. Bunu iyi anlayıp hazmedebilmek için Atatürk’ün sanata........

© T24