İstanbul'un Köşe Bucağı: Cengiz Kahraman, Babıali kuşağının her yazıyı lezzetli kılan kalemini anlattı
Diğer
31 Ağustos 2025
Balıkpazarı'ndan Balat'a işleyen otobüsler
1930’ların İstanbul’u: Kocamustafapaşa’dan Karagümrük’e, Yenibahçe çayırından Haliç kıyılarına…
Şehrin kenar semtlerinde dolaşan, kahvelere uğrayıp tipleri bir fotoğrafçı bakışıyla kaydeden bir gazeteci: Osman Cemal Kaygılı. 1890 doğumlu Kaygılı, Ahmet Rasim’in izinden giden; gündelik hayatı, semtlerin kokusunu, gürültüsünü, kahkahasını ve meşhur tiplerini kaleme alan bir gazeteci-yazardı. Yoksulluk içinde geçen kısa ömründe, şehrin hem eğlenceli hem acılı yanlarını sahici bir dille yazıya taşıdı. 1931–1932 yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “İstanbul’un Köşe Bucağı” dizisi, yalnızca semtleri değil, onların gündelik hayatını da kaydetti. Fotoğraflar ve karikatürlerle desteklenen bu dizi, edebiyatın ötesinde, gündelik tarihin en canlı belgelerinden biri oldu.
Bugün bu diziyi gün ışığına çıkaran kişi ise, fotoğraf tarihçisi ve koleksiyoner Cengiz Kahraman. Arşivinde biriktirdiği binlerce fotoğraf ve belge arasından seçtikleriyle, Kaygılı’nın unutulmuş yazılarını yeniden görünür kıldı. Kahraman’ın titiz çalışmasıyla hazırlanan “Fotoğraf ve Karikatürlerle İstanbul’un Köşe Bucağı” Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Osman Cemal Kaygılı yalnızca mahalleleri anlatan bir yazar değil; kentin gündelik antropoloğu gibiydi. Semt kahvelerinde kaleme aldığı yazılar, şehrin hem neşeli hem hüzünlü ama en çok da sahici bir fotoğrafını bugüne ulaştırıyor.
Cengiz Kahraman’la buluştuk; 1930’lu yılların İstanbul’unu, Kaygılı’yı ve fotoğraf arşivciliğini konuştuk.
- Fotoğraflara merakınızın bu kitabın ortaya çıkışında büyük payı var. Osman Cemal’in yazı dizisine nasıl rastladınız ve bu çalışmayı kitaplaştırmaya nasıl karar verdiniz?
Haklısınız. Fotoğraflara meraklı biriyim. Gazete ve dergilerde özellikle fotoğraflı haberleri ve yazı dizilerini ilginç bulurum. Yaklaşık 20 yıl önce Yeni Gün gazetesini incelerken Osman Cemal’in (o zaman henüz soyadını almamıştı) “İstanbul’un Köşe Bucağı” başlıklı yazı dizisine rastladım. Sahaflardan bazı ciltleri bulup eve götürdüm. Yazılar günlük hayatı anlatıyor, üstelik fotoğraf ve karikatürlerle destekleniyordu. Bir dostumla kitabı yayına hazırlamaya karar verdik. Eksik nüshaların peşine düştük ama Yeni Gün’ün tam koleksiyonunu Türkiye’de hiçbir yerde bulamadık. Milli Kütüphane’de yedi-sekiz sayıya ulaştık ama dizinin hâlâ eksikleri var. Daha sonra başkaları yazıları kitaplaştırdı; farklı baskılar da yapıldı. Benim amacım ise mutlaka fotoğrafları ve karikatürleriyle yayımlamaktı. Bunun için müzayedelerden, sahaflardan fotoğraflar topladım; kişisel ve kurumsal arşivlerde araştırma yaptım. “İstanbul’un Köşe Bucağı” 1931’de Yeni Gün’de yayımlanmaya başlamıştı. Kaygılı, Ahmet Rasim’in izinden giderek şehrin gündelik hayatını, semtlerini ve tiplerini aktarıyordu. Ancak gazetenin tam koleksiyonuna ulaşılamadığı için bazı bölümler hâlâ eksik. Benim ısrarım, bu diziyi fotoğraf ve karikatürleriyle birlikte bütünlüklü bir kitap haline getirmekti.
- Gizli kaynaklardan arşivinizde 100 bin civar fotoğrafınız olduğunu öğrendim. :) Doğru mu?
Rakamını tam bilmiyorum ama çok fazla. Üstelik yalnızca fotoğraf değil, negatifleri de toplamaya başlamıştım; onlar da ciddi bir yekûn tutuyor. Tahminim, çoğunluğu İstanbul’la ilgili olan fotoğraflar on binlerle ifade edilecek sayıda olabilir. Ama kesin rakamı hiç önemli bulmam. Bu fikrimi de Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Saadet Özen’e anlattım. Saadet eski bir dostum; daha önce de bazı projelerde birlikte çalışmıştık. Kendisi fotoğraflara meraklı olduğu için kitabın görsellerle yayımlanması fikrini hemen benimsedi. Böylece bu yazı dizisini arşivimden seçtiğim fotoğraflar ve gazetede yayınlanan Ercüment Bey’in karikatürleriyle birlikte Everest’te yayımladık. Yine de eksik kalan yazılar var. Umarım bir gün yeni belgeler ortaya çıkar ve sürpriz bir şekilde onlara da ulaşırız.
- Peki Osman Cemal Kaygılı kimdir?
Osman Cemal, Ahmet Rasim’in izinden giden; gündelik şehir hayatını son derece işlek bir kalemle anlatan bir yazar ve gazeteciydi. Babıali’nin o kuşağında, yazdığı her konuyu lezzetli kılan kalemler vardır ya, onlardan biridir. Orta oyununa, tuluata merakı vardı; hatta bir oyun yazıp sahneye de çıkardı. Sokağı, mahalleyi, şehrin gündelik ritmini içinden yaşamış, zorluklarla yoğrulmuş bir hayatı oldu. Maddi olarak hiç rahat etmedi; yoksullukla mücadele etti. Ailesinden ardı ardına kayıplar yaşadı: ilk eşi ve oğlunu, ardından ikinci eşini yitirdi. Geride bildiğimiz kadarıyla yakın akrabası kalmadı. Kısacası, acılarla örülmüş bir hayatın içinden yazdı.
- “Soyadı Kanunu’ndan sonra önce ‘Kaygısız’, ardından kısa süre içinde ‘Kaygılı’ soyadını alıyor. İronik geldi bana. Neden?
Osman Cemal, 8 Aralık 1934’te Kurun gazetesindeki “Kent Yazıları” başlıklı köşesinde nasıl soyadı seçtiğini anlatıyor: “Ben kendime soyadı olarak Kaygusuz’u bulmadan önce ‘’Gönüllü’’, ‘’Şakacı’’, ‘’Tezcanlı’’ gibi başka adlar bulmuş, sonra bunlar belki başkalarınca alınırsa aramıza uzun uzun ‘’Hisse-i Şayia’’ davaları çıkar diye onlardan........
© T24
