Yalnızlık rejimi
Diğer
05 Ekim 2025
Yalnızlık bireysel bir duygu olmaktan çok, toplumsal bir rejimin sonucu. Kendi etrafımızda ördüğümüz “balonlar” bunu görünmez kılıyor çünkü bu balonların içinde yaşam, bize tanıdık ve güvenli görünüyor. Balonlar diyorum ama aslında kastettiğim şey yankı odaları; kendi sesimizi, kendi yüzlerimizi duymaktan ibaret kapalı çevreler. Bu odaların ve bu tanışıklığın ardında, özellikle Türkiye’de, kolektif bir yalnızlık birikiyor. Yalnızlık artık tek başına kalmak değil; kalabalığın içinde birbirine değmeden sürüklenmek.
Bu yalnızlığın kaynağı, kişisel tercihlerden çok yapısal şartlar. Belirsizlik, güvensizlik, sürekli ertelenen gelecek ve sönümlenen güven duygusu, hepsi aynı atmosferi üretiyor. İnsanlar yan yana geliyor, ama ortak bir yönelim ya da güven zemini paylaşmıyor. Birbirine destek olamıyor. Ya koşulları ağır, ya korkuları. Bu yüzden kamusal alan, bir aradalığın mekânı olmaktan çok, sessiz bir dağılmanın zemini haline geliyor.
Gerçekte kimse iyi değil, çünkü iyilik hissi, bireysel bir ruh hali olmanın ötesinde, toplumsal bağların sağlığıyla ilgili. O bağlar zayıfladığında, öfke, hüzün ve yılgınlık ortak payda oluyor. Yalnızlık, bireysel değil ortak bir ruh hali, kalabalık içinde bile hissedilen bir mesafe, görünmez ama dokunan bir ayrılık.
Bizi bu duygulara mahkûm eden bir atmosfer var. Sanki özellikle böyle hissetmemiz isteniyor. Hablemitoğlu’nun bir tweetinde vardı, kararsız, ürkek, içe kapanık haldeyiz, mutluluğumuz, sevgimiz, neşemiz serbest dolaşmasın diye görünmez duvarlar örülüyor. Her sabah uyandığımızda hangi sözümüzün, hangi bakışımızın, hangi paylaşımımızın yanlış anlaşılacağını bilemez haldeyiz. Sessizlik dayatılıyor. Türkiye’de yalnızlık örgütlenme biçimine göre de şekil değiştiriyor. Eğer örgütsüzsek yalnızız. Eğer örgütlüysek, örgütlü olduğumuz konunun sınırlarına sıkışıyoruz. Filistin’de örneğin, zalim belli, zulüm belli; orada yan yana durabiliyoruz. Ama ülke içindeki diğer meseleler muğlaklaşıyor. Faili belirsiz olunca yüklemi de muğlak kalıyor. Bu muğlaklık da yalnızlığı derinleştiriyor.
Ben uzun süredir iş arıyorum mesela bu ülkede. Kendi dilimde ders anlatmak istiyorum mesela. Haklarımı geri aldım, kendi ülkemde çalışmak istiyorum. Bu ülkede bir üniversitede kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Başvurduğum üniversitelerden bana şöyle diyorlar: “Hocam, keşke bizde çalışsanız, ne büyük şans bizim için”. Aradan geçiyor birkaç gün, arayan yok. Ardından “Elimizden bir şey gelmez” cümlesi geliyor.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d