Gördüğümüz Değil, Hissettiğimiz
Fotoğraf çektiğimizde çoğu zaman fark etmeden bir nesneye, bir manzaraya, bir yüze yöneliriz. Deklanşöre basarız, ışığı kovalarız, kompozisyonu kurarız. Ama aslında orada yaptığımız şey, görüneni yakalamaktan çok daha fazlasıdır. Çünkü biz objektifi bir nesneye çevirsek bile, aslında onun temsil ettiği soyut anlamı ararız. Fotoğraf, objeye değil, objede kendimize dokunduğumuz yere dairdir.
Çektiğimiz her kare, hayatımızın görünmeyen bir satırıdır. Çünkü biz, baktığımızda gördüğümüzden fazlasını hissederiz. Bir sokak lambasını çektiğimizde karanlıktaki yolumuzu; bir boş sandalyeyi çektiğimizde artık yanımızda olmayan birini; kırık bir pencereyi kadrajladığımızda içimizdeki eksiklikleri anlatırız. Objeler, yalnızca bu derinlik için birer araçtır.
Bir pencereye yönelir elimiz, çünkü o an içimizde bir bekleyiş vardır. Belki gidenin ardından… Belki de hiç gelmeyen bir umut için. Biz o pencereyi değil, o hissettiğimiz “bekleme hâlini” çekeriz.
Bir çocuk........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden