Bir Fotoğrafçının Gözlüğü
Bazı insanlar gözlüğü daha net görmek için takar. Bizim gözlüğümüz ise, daha derinden görebilmek için. Çünkü bir fotoğrafçının gözlüğü yalnızca görüntüyü değil, görünmeyeni; ışığı değil, gölgedeki titreşimi yakalamaya çalışır. O gözlük, sadece dış dünyayı değil, iç dünyanın sızan çığlıklarını da görür. Herkesin geçtiği sokaktan geçeriz ama aynı şeyi görmeyiz. Onlar bir kapı görür, biz bir vedayı. Onlar bir pencereyi görür, biz içeride sıkışmış bir yalnızlığı. O gözlük, bize bakmakla görmek arasındaki uçurumu öğretir. Öğrettikçe de mesafe koyar dünyayla aramıza. Çünkü fark eden, artık eskisi gibi kalamaz.
Zamanla bu gözlük bir araç olmaktan çıkar, varoluşumuzun bir parçasına dönüşür. Artık fotoğraf çekmek için değil, hayatta kalmak için bakarız o gözlükle. Dünya donuk bir kaos gibi görünürken, biz bir çocuk bakışının ucunda yırtılmış bir dua buluruz. Yağmur altında yürüyen bir kadının ellerinde eski bir vedanın izi vardır. Bir elmanın üzerine düşen gölge, bir hatırayı........
© Sonsöz
