Dinci despotizme meşruiyet kazandırmak
CHP yönetimi, iktidar projesinin peşinde sürükleniyor. Meclis’teki Komisyon’a katılmanın anlamı bu. Üstelik bu proje aynı zamanda emperyalizmin projesi. Bu nedenle bu yazının başlığı, “Dinci despotizme ve emperyalist projeye meşruiyet kazandırmak” da olabilirdi.
Sözümüzü sakınmayalım, çünkü bedeli çok büyük bir oyunun parçası olmanın vebali var. O nedenle uyarı görevimizi yapmakta duraksamayalım.
Komisyon’a katılmak, sonradan oradan çıkılsa da, iktidara yeni bir meşruiyet alanı açmak anlamına geliyor. Bu, “normalleşme” süreciyle yerel seçim mağlubu iktidarı “normal” bir siyaset düzlemine çekmek naifliğini aşan bir anlama sahip. Orada da siyaseten ve hukuken meşruiyetini çoktan yitirmiş bir iktidara kucak açarak ona yeni bir oyun alanı hazırlamak gibi büyük bir yanlış vardı. Ama şimdiki durum çok daha vahim. Bunu belki FETÖ darbe girişimi sonrası iktidarın siyasi sorumluluğunu teşhir ederek onu mahkum etmek yerine “Yenikapı Ruhu”na teslim olmaya benzetebiliriz. Ama aslında şimdiki durumda onu dahi aşan sonuçları olabilecek bir büyük tuzağa girilmektedir.
Bundan önceki yazımızda (“Komisyona Niçin Katılmamalı?”, soL Haber, 22 Temmuz 2025), bu sürecin niçin bir parçası olmamak gerektiğini nedenleriyle açıklamaya çalışmış, bunun gerektirdiği cesaret ve özgüvene sahip olunmasının önemini vurgulamıştık. Sol cenahtan hatta CHP içinden dahi buna benzer uyarıları yapan çok sayıda yazar oldu. Buna karşılık CHP Genel Başkanının bu uyarılara olan tepkisi, Komisyon’a katılmayı reddedenleri “korkaklık ve özgüvensizlikle” suçlamak oldu. Alınganlık ve yanıtın ölçüsüzlüğü de gösteriyor ki, demek zayıf olunan nokta tam da burası.
İktidarın her türlü hukuksuzluğu kullanarak tam saha baskıyla CHP’yi köşeye sıkıştırmaya çalıştığı bir dönemde, iktidarın oyun planına dahil olmak nasıl bir strateji olabilir acaba? Anlamaya çalışalım. “Meclis komisyonu fikri bizimdi, o zaman iktidara kaptırmayalım”: Bunun bir anlamı yok çünkü pişmiş aşa tuz katmaktan öte katkınız olmayacak. Ama daha fazlası var, aşağıda değinilecek. “Nitelikli çoğunluk” talebi de CHP yönetiminin, Komisyon'a katılınmasına Parti tabanından ve genel muhalif kamuoyundan gelen tepkileri biraz azaltmaya dönük nafile bir çabadan öteye geçmiyor. “Kürt siyasi hareketini ve Kürt seçmeni karşımıza almayalım” yaklaşımı ise muhtemelen CHP yönetiminin en temel kaygısı olmalı. Ama bunun da siyasi oportünitesi zayıf. Çünkü CHP’nin temsil ettiği Cumhuriyetçi Kürt seçmenin, Lozan ve Cumhuriyeti hedef alan hareketlerin başı çektiği bir projeye hiç itiraz etmeyeceği hatalı varsayımını içeriyor. Kaldı ki, bu projeye itiraz edecek genel Cumhuriyetçi seçmenin desteğinin yitirilmesi hesabının da doğru yapılması gerekiyor.
CHP’nin Kürt sorununun TBMM’de bir komisyon kurularak masaya........
© soL
