menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bilim, Akıl ve Vicdan: Sandalyeden Yaratıcıya Felsefi Bir Yolculuk–34

6 0
25.03.2025

“Belirsizliğin Konforu mu, Hakikatin Çağrısı mı?”

(TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)

Sessizlik odanın duvarlarına sinmişti. Sözlerin bıraktığı yankı, zihinde yankılanan sorular kadar ağırdı. Gerçek, kimsenin kaçamayacağı bir ışık gibi üzerlerine düşmüştü. Ama ışığın içine yürümek cesaret isterdi. Kimi gözlerini kapamayı seçer, kimi bakmaya devam ederdi.

Ateist’in sesi, belki de beklenmedik bir kırılma anının habercisiydi. "Bu karara üzüldüm..." demişti. Öyle ya, hakikat uğruna çıkılan bir yol, yolun tam ortasında terk edilmezdi. Eğer hakikat gerçekten aranıyorsa, onu bulmaktan korkmamak gerekirdi.

İnançlı Kişi’nin bakışları masadakilerin yüzünde bir süre gezindi. Konuşulan her kelimenin, her sorunun, her itirazın içinde saklı bir yöneliş vardı. İnsan, bazen itiraz ederek de hakikate yaklaşırdı. Zira hakikat, sadece kabul etmekten değil, önce onu sorgulamaktan da geçiyordu.

Ve şimdi, yolun bundan sonrasında başka bir eşik vardı: İnsanın sorumluluğu...

Bir sandalyenin varlığını kabul etmek yetmiyordu. Asıl mesele, ona gerçekten oturabilme cesaretini gösterebilmekti.

İnançlı Kişi, derin bir nefes aldı. Masadakilere baktı. Gözlerinde ne bir yargı ne de bir baskı vardı. Sadece davetkâr bir hakikat çağrısı:

"Şimdi, bu yolculuğa gerçekten devam etmeye hazır mısınız?"

Ve işte, hakikatin kapısı yeniden aralanıyordu…

İnançlı Kişi: Hatırlarsanız, sandalye örneğinde bir sandalyenin var olabilmesi için bir dizi alet ve sürecin gerektiğini konuşmuştuk. Ancak bu aletlerin ve süreçlerin bilinçli, irade sahibi, kuvvet, kudret ve hikmet sahibi olmadığını kabul etmiştik. Bu durumda, sandalyeyi ortaya çıkaran gerçek etkenin, bu aletlerin ötesinde, irade ve kudret sahibi bir “görünmeyen el” olması gerektiği sonucuna varmıştık.

Gözlerini Deist’e dikti. Sesinde ne öfke ne de sabırsızlık vardı; sadece derin bir kararlılık hissediliyordu.

İnançlı Kişi: Bu “el”in bir yaratıcı olduğu açıktı. Ancak siz, Deist arkadaşım, yaratıcıyı kabul etmekle birlikte, sandalyeyi yapıp onu kendi haline bıraktığını iddia ettiniz.

Odaya derin bir sessizlik hâkim oldu. Deist, farkında olmadan yumruklarını sıktı. İçinde büyük bir düşünce fırtınası kopuyordu. Soru işaretleri, inkârın ve kabulün kesişim........

© Risale Haber