Gâye-i Hayal Olmazsa…
İnsanın önünde ulaşmaya çalıştığı yüce idealler olmalıdır. Bediüzzaman buna şöyle dikkat çeker:
Bir gâye-i hayali olmazsa yahut nisyan basarsa ya tenasi
Edilse elbette zihinler enelere dönerler,
Etrafında gezerler, ene kuvvetleşiyor, bâzan sinirleniyor.
Delinmez “nahnü” olsun.
Enesini sevenler, başkaları sevmezler.
Gâye-i hayal, insanın kendi önüne yüce idealler ve güzel hedefler koymasıdır. İnsan böyle yüce idealler taşımasa, bunları unutsa veya unutur görülse zihinler insanın egosuna yönelir, “ben” merkezli bir hayatın peşinde koşar. Böyle bir durumda benlik gittikçe kuvvetlenir, kalınlaşır. Öyle ki böyle bir kimse artık “ben”den “biz”e geçemez, ego-santrik bir şekilde hayatını devam ettirir. Mesela başkasını sever göründüğü yerde aslında ondaki menfaatini sever.
"Çocuklar dinledikleri ninnilerin rüyasını görürlermiş."[1] İnsanı yaşatan ve yönlendiren güç, onun idealleridir. Her insan ideali kadar büyüktür. İdeali olan insanlar, ruhen güçlüdür. Böyle insanlar uyanık olurlar, gayretli olurlar.
Denizin sularına terkedilen bir sandalla, hedefine doğru yol alan bir gemi elbette bir değildir. Hayat denizindeki insanlar bu ikisinden birine benzer: Kimi, hayatın akışı içinde sallanıp gider. Kimi ise, gâye ve ideali uğrunda yol alır. Başarıyı yakalayanlar, işte bu özellikte olanlardır.
Başarılı insanlar işe bir hedef seçerek başlarlar. Çünkü "Hedef olmadan atış yapılamaz."[2] Mesela, sınıf birinciliğini hedeflemiş bir öğrenci, bu ideali için gece gündüz çalışır. Hatta hafta sonlarında........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden