menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Adem-i Kabul ve Kabul-i Adem

9 0
30.11.2025

Kabul etmemek ayrı, reddetmek ayrıdır. Bediüzzaman bu manaları Lemaat isimli eserinde “adem-i kabul ve kabul-i adem” kavramlarıyla ifade eder ve şöyle der:

“Bir şeyi kabul etmemek hakkın ise reddetmek hiç hakkın olmaz

Ey tâlib-i hakikat, sana olsa rivayet,

Sana düşer kabulü eğer varsa bürhanı.

Yoksa adem-i kabuldür ki şekk u tereddüttür.

Adem-i delil delildir şu adem-i kabule.

Lâkin kabul-ü adem hem reddir hem inkârdır.

Aksine isbat ister, menfi isbat edilmez

Butlan-ı zâtisiyle, ger müntefi olmazsa.

Ger adem-i delilse câiz adem-i kabuldur.

Ger delil-i ademse, olur kabul-ü adem birbiriyle mültebis.

Hükümleri ayrıdır, bir şektir, bir inkârdır, inkâra hakkın yoktur.

Adem-i kabul, kabul etmemek; kabul-i adem ise o şeyi inkâr etmektir. Bize bir rivayet geldiğinde o şeyin şayet delili varsa, onu kabul etmek gerekir. Delili yoksa, kabul etmek gerekmez, o şeye şek ve tereddütle bakılır. Delilin olmayışı, tereddütle bakmanın delili olur. Ama delilin olmayışından hareketle onu reddetmek doğru değildir. Çünkü delilin olmayışından o şeyin olmayışı lazım gelmez. Ona “yok” diyebilmek aksini isbatı gerektirir. Nefyedilen bir şey ise, zâtî butlan ile isbat edilemez. Sözgelimi bir kaptan “Okyanusta yeni bir ada buldum” dediğinde şayet delili........

© Risale Haber