menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Şimdiki Şeyhlerden Ne İstersin?'

6 58
12.10.2025

Geçen bir yazımızda, "Eski Said Dönemi Eserlerini" okuyorum, diye yazmıştık. Okumaya devam ediyoruz. Bazılarını küçük risale olarak sayısızca okumuş, haklarında seminereler bile vermiştik. Ama neşredilmeyen bölümleri ile beraber tümü bir arada, üçüncü defa okuyorum.

Bazı bölümler, cümleler hatta kelimeler karşısında hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Bir kere, bu bahisleri bu üslûp ve cümlelerle yazmak Türkçe, Arapça ve Farsça dillerine üst seviyede bir hâkimiyet olmadan mümkün değil. Birçok çetrefilli konuda, böyle gayet rahat ve kendinden emin şekilde kalem oynatmak, İslâmî ilimlerin hemen tüm alanlarında yine yüksek bir yetkinliği gerektiriyor. Üstadın düzenli ve uzun bir tahsil hayatı olmadığını da yakînen biliyoruz. Anlaşılan o ki üstad, emsaline az rastlanılan bir gayret ameliyesi ile, fen ilimleri de dahil yelpazesi oldukça geniş ilimlerde derin bir okuma gerçekleştirmiş. Eseri okudukça, bu kanaatimiz artıyor. Başta devlet, cemaat, tarikat veya şahıslar için, reçete mahiyetinde teşhisler, tespitler ve bunların hâl çarelerini gösteren tavsiyelerle dolu kitap.

Her okuyuşta, hazine bulmuş gibi notlar alıyor; cümlelerin altlarını çiziyoruz. Münazarat'taki "Bu devletin dini, din-i İslâm'dır, şu esası vikaye etmek vazifemizdir." cümlesi, tam bir anayasa maddesi. "Demek, nokta-yı nazar, hükümetin hasenatı seyyiatına tereccühüdür, yoksa seyyiesiz hükûmet, muhal-i adîdir." cümlesi, gerek şahsî gerekse siyaset için, 70'li yıllardan beri ölçü aldığımız, yolumuzu aydınlatan küllî bir........

© Risale Haber