Tesbihattaki İstiâze/Sığınma Duaları Üzerine Bir Tahlil
اَللّٰهُمَّ اَجِرْنَا مِنْ شَرِّ النِّسَٓاءِ ❁
اَللّٰهُمَّ اَجِرْنَا مِنْ بَلَٓاءِ النِّسَٓاءِ ❁
اَللّٰهُمَّ اَجِرْنَا مِنْ فِتْنَةِ النِّسَٓاءِ ❁
Bu ifadelere mânâ olarak; "Allah'ım! Şerli kadının şerrinden, belalı kadının belasından, fitneci kadının fitnesinden sana sığınırım." denmesi muvâfıktır. Nitekim kadının şerrinden, belasından, fitnesinden Allah'a istiâze etmek/sığınmak tüm kadınları şerli, belalı ve fitneci yapmaz.
Tesbihattaki istiâze/sığınma duaları üzerine bir tahlil yazımızda öncelikle iki kesimin yanlış bakış açılarının tashihine vesile olmasını temenni ederiz. Birinci kesim; Tesbihatta geçen mezkûr ifadeleri "şerri'r-rical, belai'r-rical, fitneti'r-rical" şeklinde okuyan bazı hanımların olmasıdır. Orada geçen kadın ifadesi yerine erkek ifadesi koyarak okumaları durumudur. Halbuki kadının şerri, belası ve fitnesi sadece erkeğe değildir. Kadının kadına da şerri dokunur, belası ulaşır ve fitnesi temas eder. Bu sebeple kadınların da tesbihatta geçen bu yeri bu şekilde okuması gayet mâkûldür. Nitekim kadınların kadınlara kötülüklerinin en büyük örneği, kadınlar arasında yaşanan hâdiselerdir. Bunlar gözden ırak/uzak tutulmamalıdır. Bu kimselerin hâlis ve sâfî bir niyet ile böyle yaptığına inanıyoruz. Yoksa Müslüman dindar hanımların feminazi iğfalatına/kandırma ve aldatmalarına alet olmayacağını temenni ederiz.
İkinci kesim ise; Kadınların tamamının şerli, belalı, fitne olduğu mânâsını tazammun eden/içine alan bir tutumda olanlardır. Kadınlar hakkında vârid olan mevzû ile alâkalı bahislerden yola çıkarak değerlendirmede bulunmaktadırlar. Halbuki kaçırdıkları nokta şudur ki; Kadınlar dalâlette sefahet/günah olan zevk ve eğlencelere düşkünlük ile o hâlde olurlar. Yoksa mütesettir/tesettürlü, müstakîmane gayret eden, mü'min, Müslüman ve haramlardan sakınan hanımlar "şer, bela, fitne" olarak nitelendirilmemiştir. Böyle olmayanlar da bu şekilde nitelendirilmemiştir aslında. Zaten bu ifadeleri daha da izah edeceğiz ki aslında meselenin öyle olmadığı anlaşılacaktır inşâallah.
Öncelikle fitne ifadesinin diğer mânâsının "imtihan" olduğu da unutulmamalıdır ki, âyette şöyle geçmektedir;
وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ
Mânâsı: "Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız (sizin için) ancak birer fitnedir/imtihandır." (Enfâl, 8/28) Görüldüğü üzere âyette de "fitne" kelimesi "imtihan" ile aynı minvalde kullanılmıştır ki, lügatlerimizde de 'sınamak' (Âsım Efendi, Kamûs Tecümesi) mânâsı verilmiştir. Bir başka âyette de meâlen şöyle geçmektedir; "Kadınlar, oğullar, yığılmış yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler (kabîlin)den nefsin arzu duyduğu şeylerin sevgisi insanlara süslendi (güzel gösterildi). Bunlar dünya hayâtının (geçici) menfaatidir." (Âl-i İmrân, 3/14) Bir hadîs-i sahîhte de şöyle geçmektedir; "Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım." (Buhârî, Nikâh, 17; Müslîm, Zikir, 97-98) Zaten âyette de fitne kelimesinin geçtiğini ve imtihan olduğunu ifade etmiştik. Bir insan için çoluk çocuğu, hanımı imtihan değil midir? Elbetteki imtihandır.
Bu hadîs-i şerîfi anlamamızda Teğâbun Sûresi'nde geçen şu âyet meâli yardımcı olacaktır; "Ey îmân edenler! Şüphesiz ki eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır. O hâlde onlardan sakının! Eğer affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, artık şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir." (Teğâbun, 64/14) İbn-i Abbâs'a (ra) bu âyet hakkında suâl edildiğinde, şöyle demiştir: “Bunlar Mekke ahâlîsinden bazı kimselerdi ki, Müslüman olup Resûl-i Ekrem'im (asm) yanına gelmek istemişlerdi. Fakat zevceleri ve evlâdları kendilerini terk etmelerini arzu etmeyip hicretlerine mâni‘ olmuşlardı. Bu kimseler bilâhire hicret edip Resûlullah'ın (asm) yanına vardıklarında, daha evvel hicret edenlerin kendilerine nazaran dînî ma‘lûmatlarının çok inkişâf ettiğini görmüşler, hicretlerine mâni‘ olan zevce ve evlâdlarını cezâlandırmak istemişlerdi. Bunun üzerine bu âyet nâzil olmuştur.” (İbn-i Kesîr, c. 3, s. 510)
Teğâbun Sûresi'nde geçen bu 14. Âyetten sonra 15. Âyette de Enfâl Sûresi 28. Âyetteki ile aynı ifadeler geçmektedir. Yani malların ve çocukların fitne/imtihan olduğu hususu. Meâllerde bu fitne ifadesine şu mânâlar da verilmiştir; bir deneme, imtihan aracı, bir sınav, bir sınama, imtihan vesilesi. Yine bir başka sahîh hadîste şöyle buyrulmuştur; "Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır." (Müslîm, Zikir, 99; Tirmizî, Fiten, 26; İbn Mâce, Fiten, 19) İnsan dünyaya kapıldı mı, artık nereye kadar gideceğini kestirmek mümkün değildir. Bu nimetlerin elden çıkması da onları gerektiği gibi kullanamamakla alâkalıdır. Zira Fahr-i Âlem (asm) Efendimiz, "Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır" buyurmuş, bunların imtihan vesilesi olduklarını duyurmuştur.
Hz. Peygamber (asm) ikinci olarak kadınlara karşı da dikkatli davranmayı ve “takvâ”ya yönelik olan tehlikede “kadın”ın önemli bir yeri olduğunu hatırlatmakta, hatta İsrailoğullarındaki ilk fitnenin kadınlar sebebiyle ortaya çıktığını da örnek göstermekle konuya ait hassâsiyeti iyice vurgulamaktadır. (Sözü edilen fitne hakkında bilgi için bk. Ali el-Kârî, Mirkât IV/267-269) Meşhur olan şu hadîs de meselemize bakmaktadır; "Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla baş başa kaldığında, muhakkak üçüncüsü şeytandır." (Tirmizî, Rada, 16) Burada da imtihan mânâsı daha iyi anlaşılıyor, hem kadın için hem de erkek için bir imtihan vardır. Daha geniş perspektiften baktığımız zaman; kadın da erkek de hem kadınlara hem de erkeklere imtihandır. Eğer bu imtihanda hataya düşülür ise fitne ortaya çıkmış olur. Son verdiğimiz mezkûr hadîs-i şerîfi şerh ve izah mahiyetinde Üstâd Bediüzzaman'ın şu şekilde bir ifadesi vardır; "Bir kadınla bir erkek ikisi yalnız konuşmasın, konuşulduğu zaman, ya kadın iki kişi olmalı veya erkek iki kişi olmalı, şer'an câiz değil." (Nakleden: Bayram Yüksel, Son Şahitler - 3, s. 46)
İslâm dini her şeyde tedbiri ve önlemi baştan alarak meselelere açıklık getirmektedir. Hem fitneye, söylentiye sebep olunmaz bu şekilde hem de şeriat mizanlarına muvâfık olur. Sedd-i zerâi, yani şer'an sakıncalı sonuçlara götürmesi kesin veya kuvvetle muhtemel olduğunda mubah fiillerden uzak kalınması düstûru da istimal edilmiş/kullanılmış oluyor.
Kadınların hepsi fitneci değildir, tıpkı hepsinin mübarek kimseler olmadığı gibi. Nitekim insanlar fert fert imtihanlara tâbi tutulurlar; bu kadın için de geçerlidir,........
© Risale Haber
