Rojava Tümseği
Suriye’deki gelişmelerin seyrinden duyulan endişeden mi, belirsizliğe olan tahammülün azalmasından mı bilinmez, son birkaç haftada devlet kanadından yapılan açıklamalar Rojava tümseğinin başımızı ağrıtabileceğini, sürecin hem içerideki hem de Suriye’deki seyrinin değişebileceğini gösteriyor.
- MESUT YEĞEN
- 22 Ağustos 2025
‘Süreç’ 1 Ekim’de başladığında bir koşullar analizi yapmış ve Kürt meselesinin hallinin kritik ilk adımlarından PKK’nin Türkiye’ye karşı silahlı faaliyetini sonlandırmasının gerçekleşebilir göründüğünü, Rojava tümseğini aşabilirsek silahsızlanmanın mümkün olduğunu yazmıştım. İran’ın zayıflayıp İsrail’in yükselmesiyle oluşan yeni bölgesel durumun Kürt hareketinin önüne çıkardığı risk ve fırsatların tekinsizliğinden duyulan tedirginlik bir tarafa, silahlı faaliyetin işleri ilerletmediğinin çoktandır belli olması, 2015’te devreye alınan şehir savaşlarının Kürtlerden onay almaması ve Kürt meselesini üstlenecek güçlü bir sivil aktör olarak Kürt partisinin Türkiye siyasetinin kalıcı bir unsuru haline gelmiş oluşu vs. PKK’nin silahsızlanarak ‘işleri’ Kürt partisine devretmesi seçeneğini hem PKK hem de Türkiye açısından makul kılıyordu. Devletin ve PKK’nin Rojava tümseğini aşmakta uzlaşması halinde tabii ki.
Rojava tümseği de bir şekilde aşılabilir görünmeseydi süreç başlar mıydı emin değilim. Taraflar ya oluşan yeni bölgesel durumun yarattığı riskleri düşünerek “hallederiz herhalde” diye düşündüklerinden ya da daha muhtemelen Rojava meselesinde de aralarındaki makası geçmişe göre daha kapanabilir bulduklarından süreç başlamış olsa gerek. Bir tarafta Akdeniz’e uzanan Kürt kuşağı, diğer tarafta Suriye Kürtlerinin PYD-YPG öncesi duruma dönmesi yolundaki iki ‘uç’ tasavvurun boşa çıkması tarafları kalan aralıkta bir uzlaşma noktası bulabileceğine ikna etmiş olabilir. Her ne olursa olsun, süreç Rojava’nın akıbeti meselesi etrafındaki belirsizlik devam ettiği halde başladı ve sürecin selametinin bu belirsizliğin giderilip giderilmeyeceğine ya da bu belirsizliğe tahammül edilip edilmeyeceğine bağlı olduğu başından belliydi.
Suriye’de rejimin çöküp Türkiye’nin desteklediği HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesine rağmen sürecin çökmemesi, 10 Mart’ta yeni rejimle SDG arasında bir çerçeve anlaşmasının imzalanması ve Öcalan’ın silahsızlanma çağrısının YPG’yi kapsayıp kapsamadığının belirsiz kalmasına itiraz edilmemesi gibi gelişmeler, söz konusu belirsizliğe tahammül edilebildiğini, aşılmasa da Rojava tümseğiyle bugüne kadar baş edilebildiğini gösteriyor. Nitekim süreç de, tıkır tıkır olmasa da, çalışıyor.
Ne var ki, Suriye’deki gelişmelerin seyrinden duyulan endişeden mi,........
© Perspektif
