menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Basın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı

31 0
10.09.2025

“MHP’nin gündeme getirdiği ‘Komisyon Abdullah Öcalan ile görüşsün’ önerisinin karşılık bulduğu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un belirleyeceği Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi 5 milletvekilinin İmralı Adası’nda PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşeceği” haberlerini okuyunca Basın Tarihi Treni’nin dolaşmakta olduğu 2013 yılıyla ilgili bilgisayara “çözüm süreci” yazdım.

“Çözüm süreci, açılım süreci, demokratik açılım, Kürt açılımı veya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tabiriyle İhanet Süreci, 2009-2015 yılları arasında Türkiye-PKK çatışmasını çözmeye yönelik olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından başlatılan ancak hedefe ulaşmadan sonlanan sürecin adıdır,” diye bir yanıt aldım.

“Çözüm Süreci” maddesi başlığının hemen altında bir uyarı vardı:

“2024 yılında başlatılan Barış Süreci ile karıştırılmamalıdır.”

***

Akamete uğrayan Çözüm Süreci’nin zirveye ulaştığı noktalardan biri 2013 yılıydı.

“21 Mart 2013’te, hükûmet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerden aylar sonra, Abdullah Öcalan’ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Diyarbakır’da Nevruz etkinlikleri sırasında okundu.

Mektupta PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceği ve silahlı mücadeleye son verildiği bildirildi.

PKK, Öcalan’ın bu emirlerine uyacağını ve Türkiye topraklarından çekileceğini açıkladı. Erdoğan mektubu olumlu karşılayıp, PKK’nın çekilmesiyle daha somut adımların atılacağını duyurdu.

25 Nisan 2013’te, PKK bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından Kuzey Irak’a çekeceğini resmî olarak duyurdu. Hükûmete, Kürtlere ve basının çoğuna göre bu hareket 30 yıllık çatışmaların sonunu getiren adım oldu.”

Daha sonrası malum…

Nelerin sonunun geldiğini hep birlikte büyük acılarla gördük, yaşadık.

***

2025 yılında ise “Terörsüz Türkiye’nin” “Hukuksuz Türkiye” ile kurulacağı gibi garip bir iddia var…

Siyasal İktidar Anayasaya ve hukuka iyice boş vermiş durumda…

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamak anayasal zorunluluk olduğu halde onların bile uygulanmadığı bir ortamda nasıl bir güven oluşur, nasıl toplumsal rıza ürer, bilemiyorum.

Ve neden bir siyasal iktidar kendi meşruiyetini aldığı anayasayı yok sayar?

Maalesef bu soruların yanıtı yok.

***

Bugün durumun ne olduğunu görüyoruz… 12 yıl önce durum nasıldı?

Üşenmedim 12 yıl önce görülen “Kürt Sorunu” ile ilgili davalara baktım.

Acaba yargının 2013 yılındaki “Çözüm Süreci”nde tavrı neydi? İlginç sonuçlar çıktı.

***

Bazı dosyalardaki mahkeme kararları şöyleydi :

“M.K. İstanbul’un Kartal İlçesi’nde bir inşaatta beraber çalıştığı arkadaşı M.K.’nin cep telefonuna “Vatan olacaksa Kürdistan olsun. Bayrak olacaksa kesk ü soru zer........

© P24