İBB iddianamesi: Gazetecilere yöneltilen suçlamalar neler?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 19 Mart’ta başlayan operasyonlar, kısa sürede gazetecilere de uzandı. İddianamenin medyaya servis edilmesinden hemen önce, “gözaltı” olarak adlandırılmayan fakat gözaltı prosedürlerinin birebir uygulandığı garip bir operasyonla gazeteciler emniyete götürülerek ifade vermeye zorlandı. Burada kendilerine gizli tanıkların dedikodu niteliğindeki iddiaları yöneltildi.
Gazetecilerin İBB soruşturmasına dahil edileceğine dair işaretler, 19 Mart’tan yalnızca iki gün sonra ortaya çıkmıştı. Yeni Şafak gazetesinin 21 Mart 2025’te yayımladığı “Gizli tanık Ekrem İmamoğlu’nun finanse ettiği gazetecileri açıkladı: Gayri resmi ilişkileri Murat Ongun yürütür” başlıklı haber, yöneltilecek suçlamaların habercisiydi.
İddianamede “Meşe” rumuzuyla yer alan gizli tanığın beyanlarına dayanan bu haberde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun basın danışmanı Murat Ongun’un gazetecileri finanse ettiği öne sürülüyor, isimler tek tek sıralanıyordu. Meşe, sözünü ettiği gazetecilere parayı Emrah Bağdatlı adındaki kişinin teslim ettiğini iddia ediyor ve ifadesi şöyle aktarılıyordu:
“Murat Ongun’un sürekli finanse ettiği gazeteciler vardır. Bu gazetecilere para teslimini de Emrah yapar. Bahar Feyzan, İsmail Saymaz, Yavuz Oğhan, Nevşin Mengü, Ruşen Çakır, Batuhan Çolak, Barış Pehlivan, Oda TV, Soner Yalçın, Aslı Aydıntaşbaş, Nagehan Alçı, Şaban Sevinç isimli kişi ve kurumları finanse eder. Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu ile de yakındır. Halk TV’ye finansman sağlar. Hatta Cafer Mahiroğlu’nun boğazda yapmış olduğu binasına ruhsat dahi verdiler.”
Meşe’nin isimlerini verdiği gazetecilerden İsmail Saymaz, İmamoğlu’yla aynı gün gözaltına alınmıştı. Bu nedenle kamuoyunda ilk anda Saymaz’ın da aynı operasyon kapsamında gözaltına alındığı düşüncesi oluştu. Ancak kısa süre sonra, Saymaz’ın Gezi Parkı’yla ilgili sosyal medya paylaşımları nedeniyle ifade verdiği ve uzun süredir tutuklamalarla gündemde olan Gezi dosyasına dahil edilmeye çalışıldığı anlaşıldı. Saymaz, ev hapsi kararıyla cezaevine girmedi ama uzun süre herhangi bir paylaşım yapmaması eleştirilere yol açtı.
Gazetecilere İBB soruşturması kapsamında yöneltilen suçlamaların etkisi, dosyadaki delillerin yetersizliğinin ortaya çıkmasıyla azalmıştı. Bu nedenle gazetecilere ilişkin gizli tanık beyanları da giderek önemini yitiriyordu. Ta ki gazetecileri hedef alan yeni bir iddia gündeme gelene kadar.
6 Kasım sabahı, haber merkezlerine bazı gazetecilerin gizli tanık ifadelerine dayanılarak emniyete götürüldüğü bilgisi ulaştı. Savcılık bunun bir gözaltı işlemi olmadığını öne sürse de, gazeteciler tıpkı her gözaltında olduğu gibi polis nezaretinde zorla emniyete götürüldü ve ifadelerinin ardından telefon ve bilgisayarlarına el konuldu.
6 Kasım’da ifade veren Ruşen Çakır, Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan, Soner Yalçın ve Batuhan Çolak hakkında savcılık aynı gün yaptığı açıklamada, işlemin İBB soruşturması kapsamında gerçekleştirildiğini, gazetecilere “yalan bilgiyi alenen yayma” ve “suç örgütüne yardım etme” suçlamalarının yöneltildiğini belirtti. Gazeteciler, ifadeleri alındıktan sonra yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı.
Eylem 19 ya da “gazeteciliğin kriminalize edilmesi”
Emniyette ifade veren gazetecilerden Ruşen Çakır, İBB soruşturmasında dile getirilen finansman iddiasının yanı sıra, İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra 25 Nisan 2025’te Medyascope’un YouTube kanalında yaptığı “Ekrem İmamoğlu mucizesi” başlıklı yayının da kendisine suçlama konusu edilerek sorulduğunu açıkladı. Çakır söz konusu yayında, İmamoğlu’nun tutuklandıktan sonra Silivri Cezaevi’ni adeta bir seçim karargâhına dönüştürdüğünü anlatıyordu.
Benzer şekilde, Soner Yalçın’ın da Nefes gazetesinde 29 Nisan 2025’te yayımlanan “Koray ile Lal” başlıklı yazısı suçlama konusu yapıldı. Yalçın yazısında Murat Ongun’un eşi Gözdem Ongun’un gözaltına alınmasının ardından evde yalnız kalan çocuklarının bu süreçte yaşadıklarını ele alıyordu.
Ruşen Çakır’ın aktardığına göre, İBB yetkilisi şüphelilerin HTS kayıtlarındaki sinyal bilgilerinin kendi sinyal bilgileriyle karşılaştırılması da suçlama olarak kendisine yöneltildi. Soruşturmada gizli bir buluşmanın ortaya çıkarıldığı izlenimi yaratılmak istense de Çakır, Murat Ongun ile Türk Telekom Stadyumu’nda bir Galatasaray maçında aynı anda sinyal vermelerinin bile suçlama konusu yapıldığını açıkladı.
Gazetecilerin gözaltına alınmasından beş gün sonra, 11 Kasım’da İBB soruşturması tamamlandı. Soruşturmanın bittiği, savcılığın her zamanki çalışma biçiminde olduğu üzere iddianameyi önce iktidara yakın medya kuruluşlarıyla paylaşmasıyla anlaşıldı. Bu medya kuruluşlarının haberleri üzerinden iddianamenin ortaya çıkmasıyla, sadece beş gün önce ifadeleri alınan gazetecilerin de bu soruşturmaya dahil edildiği görüldü.
Bu arka plan hatırlatmasının ardından, gazetecilerin İBB iddianamesinde neyle suçlandığına bakalım. Gazetecilik faaliyetlerinin suçlama haline getirildiği bölüm, iddianamede “Eylem 19” olarak adlandırılan kısımda yer alıyor. Bu eylem kapsamında 16 kişi suçlanıyor. İddianamede yer alan isimler şöyle sıralanıyor: Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun, Emrah Bağdatlı, Hasan Erkan Kabakçı, Mesut Taşkın, Mahir Gün, Tuğba Koçak, Utku Doğruyol, Kazım Eren Sönmez, Mustafa Sezer Yerli, Alican Ayvataş, Şükrü Fındık, Hüseyin Soner Yalçın, Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan ve Ruşen Çakır.
Listelenen isimlerden Hasan Erkan Kabakçı, Mesut Taşkın, Mahir Gün, Tuğba Koçak, Utku Doğruyol, Kazım Eren Sönmez, Mustafa Sezer Yerli, Alican Ayvataş ve Şükrü Fındık, sosyal medya hesaplarının finanse edilmesiyle ilgili suçlanıyor. Bu konu başka bir yazının kapsamına girdiği için gazetecilere ilişkin bölüme odaklanacağım.
Gazetecilere yöneltilen iddialar Türk Ceza Kanunu’nun 220/7’nci maddesinde düzenlenen “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile, kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen 217/A maddesinde düzenlenen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlarından oluşuyor. Bu suçlamalara dayanak gösterilen deliller ise “şüpheli araştırma raporları”, “şüpheli ifadeleri” ve “açık kaynak çalışmaları” olarak sıralanıyor. İddianame ayrıca, bir gazetecinin kendisini savunmak için verdiği ifadenin bile, kendi aleyhine delil olarak dosyaya konduğunu gösteriyor.
Gizli tanıkların beyanları ve HTS kayıtları
İddianamede yer alan diğer eylemlerde olduğu gibi, gazetecilere ilişkin suçlamaların temel dayanağını da gizli tanık beyanları oluşturuyor. Bunun işareti zaten 21 Mart’ta yayımlanan haberle verilmişti. Ancak o haberde aktarılan, gizli tanık “Meşe”nin ifadeleri bu kez gizli tanıklar “İlke” ve “Çınar”ın anlatımları üzerinden dosyaya girmiş durumda.
Gizli tanık Çınar, ifadesinde, İBB davası........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein