Atatürk sonrası Batı'ya bakış... Hasan Ali Yücel'in İngiltere mektupları
Hasan Ali Yücel ilerici miydi gerici mi? Bağımsızlık tutkunu muydu yoksa bir İngiliz yandaşı mı? Atatürk sonrası dönemin efsane Milli Eğitim Bakanı, ünlü Şair Can Yücel’in babası… Birçoğumuz onu Köy Enstitüleri’nin Kurucu Bakanı, Türkiye’de aydınlanma hamlesinin öncülerinden, Batı klasiklerini Türkçeye çevirten adam kimliğiyle tanır. Bazılarına göreyse Atatürk’ün Dil ve Tarih Tezini ortadan kaldıran, Atatürk’ün tarih kitaplarını toplatıp yerine yenilerini yazdıran, eğitim ve kültürde Yunan uygarlığı temelli Batıcı anlayışı yerleştiren bakan olarak. Onu bu yönüyle İngilizlerin adamı sayanlar da var.
Gelin biz onun kendi yazdıklarına, belgelere bakalım. Peki hangi belgeler? O zaman önce onun hayatına kısaca göz atalım sonra bu belgeyi anlatalım. Kararı siz verin.
Yücel 1897 doğumludur. Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul’da kalıp öğrenimine devam etti. 1922 sonlarında öğretmen olarak çalışmaya başladı. 30’lu yıllarda Atatürk’ün başkanlığındaki dil çalışmalarına katıldı. Atatürk sonrası İnönü hükümetinin Milli Eğitim Bakanı oldu. Görevi 1946’ya dek sürdürdü. Bakanlıktan ayrılınca Ulus Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. 1950’de gazeteyle anlaşamayarak ayrıldı, CHP’den de ayrıldı. Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmaya başladı. 1961 yılında öldü.
Burada alıntılar yapacağım belge Cumhuriyet Gazetesi’nde “İngiltere Mektupları” başlığıyla yayımladığı bir dizi makaledir. Bu makaleler 1958’de aynı adla kitap halinde basıldı.
İŞTE O “MEKTUPLAR”DAN PARÇALAR
“… her devlet, devlet adamlarının hatası nispetinde, hem kendi hem de karşısındakiler için zararlı hareketler yapmaktan kurtulamamıştır. İngiltere, elbette bunun istisnası değildir ve bu cinsten hatalar yapmıştır. Yalnız menfi cihetleri görerek son Kıbrıs olaylarının uyandırdığı soydaş duyarlılığıyla yazılmış bir yazısında Yusuf Ziya Ortaç'ın şu sözleri bunu gösterir:
‘Her yerde, her kavgada karşımıza o çıkıyor: Kafasına uzun püsküllü Efzun fesinden sırmalı Arap ageline kadar, ne bulursa geçirecek. Kiminle dövüşürsek dövüşelim, Türk vatanını yalnız İngiliz'in pençesinden kurtardık: Sakarya'da Lloyd George'dan, Lausanne'de Lord Curson'dan’
Misaller çok doğru. Fakat ondan önceki mutlak hükmünde Yusuf Ziya, geçmiş olayları tamamen silmiş görünüyor. 1839’da ordusuz ve donanmasız kalmış Osmanlı devletini himayesine girdiği Ruslardan, mağlubu olduğu valisi Mehmet Ali'den kurtarmada bize destek olan, İngiltere devleti değil miydi? Yeter ki, büyük Reşit Paşa gibi İngilizlerle anlaşabilecek üstün bir devlet ve siyaset adamına malik olunsun”
“… Biri, adalara çekilmiş bu insanların düşünme ve yaşamada büyük bir hürriyet ve bağımsızlık duygusuyla asırlardan beri yoğurulmuş olmalarıdır. Bu duygudaki İngilizler, o bütünün içinde, tıpkı bir ipek böceğinin kendine koza yapmasına benzer bir içgüdüyle, kendine göre birer ada vücuda getirmişlerdir. Londra gibi dünyanın en büyük ve en kalabalık bir şehri bile yer yer bu küçük adalardan teşekkül eder. İngiliz, kalabalığın içinde tenhayı, izdiham içinde uzleti bulmuştur.
O büyük uzviyette bu küçük birlikler, İlkçağların Yunan sitesini o kadar kuvvetle hatırlatır ki, insanın şehir ve kasaba sokaklarında Sokrat'lara, Demosten'lere; hele Cambridge, Oxford cinsinden üniversite beldelerinde Eflatun'lara, Aristo'lara rastlayacağı gelir. Bu yönden İngiltere, çağımızda yaşayan modern bir Eski Yunan'dır.
İngiliz varlığın ikinci yönü ise Roma'yı andırır. Adalet cihazı ve mümessilleri, Avam ve Lordlar Kamaraları, hava, kara ve deniz savunma teşkilatı ile bunda yer almış İngilizler; Roma yargıçlarını, Roma senatörlerini, Roma lejyonlarını hatırlatır. Geleneklere bağlılık, ocak, ciddilik, güçlüklere dayanma, sabır, vakar, İngiliz’de Romalıdan kalma kıymet ve hasletlerdir. İngiliz topluluğunun Yunan’a benzeyen hür cephesi, böylece Roma mirası bu inzibat ve intizam ile karışmış; bu muhkem insan cemiyetini var etmiştir. Ben de Maurois’nın Binbaşısı Parker ile aynı fikirdeyim. ‘İngilizler, Eski Yunanlıların yaşayışıyla İlkçağ Roma'sının düzenini kendi varlığında yaratmış bir halktır”
NOT: Bölümün hemen altında İngiliz Kraliçesi’nin fotoğrafı var. Altına “Haşmetli Kraliçe Elizabeth” yazmış Yücel…
“Tesadüf; bu seyahatlerim… Kıbrıs, önce. Sonra Israil. İkisinin de alakalılarını tamamen memnun ederek sulha, sükuna varma görünüşte imkansız. İngilizler birinciyi, Amerikalılar ikinciyi ele aldılar. Hem de aynı zamanda. Bu diplomatik rastlaşma, gökte ve yıldızlar arasındaki astronomik karşılaşmalar gibi olmasa gerek! Yakın Şark.
Onu bize, Osmanlı Türklerine sorsunlar. Asırlarca, belki lüzumsuz yere, bu ülkeleri idare edeceğiz diye harap olmuşuzdur. Gene de hiçbiri memnun değil! Çünkü kendi kendilerinden memnun değiller. Kendi kendilerinden memnun olmayanları başkaları nasıl memnun edebilir?”
“Anglosakson’un sosyal dehası, bu ayrılıklar içinde birliği yaratmada görülür. Bazen kanlı maceralar, bazen şeytanı hayrete düşürecek tertipler, fakat her zaman pratik aklın hadiselere uyan buluşlarıyla........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein