Çocuğun Temsili ve Sessizlik Estetiği
Çocuk, edebiyatta ve sanatta çoğu zaman masumiyetin, umutların, başlangıçların simgesi olarak karşımıza çıkar. Ellerine balon tutuşturulmuş, kirlenmemiş yüzüyle gökyüzüne bakan, hiç büyümeyen bir varlık… Bu temsilin altında ise derin bir ideolojik suskunluk yatar. Çünkü gerçek çocuk, yalnızca umut değildir; aynı zamanda yoksulluktur, yoksunluktur, isyandır. Oysa bu çocuğa sanatın ve edebiyatın sayfalarında pek az yer vardır. Varsa da, ya bir figüran olarak görünür ya da trajik bir kurban olarak.
Sanat, çoğu zaman yoksul çocuğu temsile çağırmaz; çünkü yoksulluk rahatsız eder. Toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliği göstermek, izleyiciyi konforundan eder. Oysa estetik, genellikle burjuva bakışının rafine filtresinden geçer. Bu yüzden bir fabrika bacasının gölgesinde büyüyen çocuk, tabloya girmez. Fırının karşısında ter döken on yaşındaki işçi çocuk, heykelleştirilmez. Sokakta mendil satan çocuğun adını duyamayız, çünkü o ‘manzaranın’ bir parçası değildir. O yalnızca arka plan gürültüsüdür.
Edebiyat da bu temsili çoğu zaman romantize eder. Yoksul çocuk bir ‘mahalle........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d