menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her şey zıddı ile kaimdir - 2

17 0
17.04.2025

-Ölüm ve Dirim-

Zıtlıkların Dansı alt başlığıyla başladığımız “Her şey zıddı ile kaimdir” başlıklı yazı serimizin ikinci alt başlığında Ölüm ve Dirim konusunu ve ilişkilerini işlemeye çalışacağız.

Çalışkanı tanımlayabilmek için tembelin varlığına ihtiyaç duyarsınız. İyinin ne olduğunu bilmek için kötünün nasıl bir şey olduğunu bilmeniz gerekir. Gençliğin kıymetini yaşlanınca anlarsınız. Sahip olduklarınız yanınızdayken pek kıymetli değildir. Ancak onlar, kaybedilince bir anlam ifade etmeye başlar. İlanihaye varlığın tanımı yokluğun hakikatiyle yüzleşince yapılmaya başlanır.

İnsana içinde bulunduğu durumun paradoksunu anlatmak bazen imkânsız gibidir. Atalarımızın “Bir musibet bin nasihatten yeğdir” sözünde olduğu gibi insanın hakikati idrak edebilmesi için onu yaşaması gerekir. Bugün kim bilir içinde bulunduğumuz durum da tam olarak budur.

Aklıyla, kalbiyle, ruhuyla bir bütün olan insan, ruhu ve kalbinden soyutlanarak akıl merkezde tutularak hakikatinin idrak edilmesi bekleniyor. Bunun aslında bir beklentiden öte bir kurgu gibi görülmesi gerekiyor. Bir bütün olan insanın parçalarına ayrılarak kendi içindeki çelişkilerini arttırmak ve zıtlıkları birbirine karıştırmadan her birini kendi mecrasında yaşatmaya çalışılmaktadır.

Ancak unutulan bir şey var ki insanı fıtratından uzak hangi düşünce yapısının kalıbına sokmaya çalışırsanız çalışın zihin tatmin olsa bile ruhtaki boşluk hiçbir zaman dolmayacaktır. Ölümün hakikatinin üzerini örtmekle yaşam hiçbir zaman farklı bir anlam kazanmayacaktır. Bilakis ölüme gözünüzü kapattığınız zaman yaşam, daha anlamsız ve karşılığı olmayan bir hal alacaktır.

Ölüm hakikati bütün inanışlarda öyle ya da böyle yer almaktadır. Bizim inanışımıza göre ruh ölmez, ölen bedendir. Ankebût Suresinde yer alan “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize........

© Milat